Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Genel Başkanı Zeynep Sefariye Ekşi, Türkiye kökenli göçmen emekçilerin Almanya’daki sosyal harekete katılımı konusundaki zorluklar ve bu konuda yapılması gerekenler konusunu değerlendirdi.
Almanya’da son aylarda konut, sağlık, ırkçılık gibi konularda on binlerce insanın katıldığı eylemler yaşanıyor. Bu sosyal hareketi DİDF olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son aylarda sokaklara yansıyan bu hareketlenme, halkın ırkçılık, ayrımcılık ve sosyal sorunlar konusunda sessiz kalmadığını ve bir çözüm arayışına girdiğini gösteriyor. Arayışlar tek tek bireylerin kendi sorunlarını çözmeye çalışmasının ötesine geçmeye, tepkiler kolektif ve yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Ve bu ortamda ilk başta Mayıs ayında Berlin’de konut sorunu için 25 bin kişi sokağa çıktı. Hamburg’da “sağlık alanında daha fazla hasta bakıcı” talebiyle binlerce imza toplanıp sokağa çıkıldı. Münih’te ve NRW’de yeni çıkarılan polis yasasının sertleştirilmesine karşı on binler alanlardaydı. Yine ırkçılığa karşı on binlerce insan sokağa çıkarak tepkisini gösterdi. Mültecilerle dayanışma amaçlı ‘Seebrücke’ eylemleri de benzer bir şekilde on binlerce insanın katılımına sahne oldu. Yine Berlin`deki merkezi #unteilbar eylemine çeyrek milyon insan katıldı.
Eylemlerde gençlerin yoğunluğu dikkat çekiyor. Önemli yönlerinden biri de parlamentodaki partilerin ya da sendika merkezlerinin dışındaki inisiyatiflerin düzenleyici olması. Sonuç olarak bu hareketlenme, Almanya’da halkın politik ve toplumsal bakımdan ciddi bir arayış içinde olduğunu gösteriyor.
Türkiye kökenli göçmenlerin bu eylemlere katılımının düşük olduğu göze çarpıyor. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
Evet, Türkiyeli emekçilerin eylemlere katılımı son derece düşük. ‘Unteilbar’ eyleminde göçmen örgütleri yok denecek kadar azdı. Türkiyeliler sendikaların çağrısını yaptığı işyerleri ve işkolları düzeyindeki çeşitli eylemlere görünür biçimde katılıyor, hatta bu eylemlerde en ön sırada yer alıyorlar. Ama gerek sosyal alanlara yönelik, gerek ırkçılığa karşıkla ilgili eylem ve etkinliklere Türkiye kökenli göçmenlerin katılımı oldukça sınırlı. Halbuki Türkiyelilerin buradaki yaşamlarında karşılaştıkları birçok temel sorunun çözümü için Alman halkıyla beraber sokakta olması büyük bir öneme sahip. Nihayetinde bu ülkede olup biten gelişmeler biz Türkiye kökenlileri de yakından ilgilendiriyor. Irkçılık, ayrımcılık, yüksek kiralar, eğitim, sağlık gibi temel sorunlardan en çok etkilenen Türkiye kökenli emekçiler.
Peki Türkiye kökenlilerin Almanya’daki sosyal harekete katılımının önünde ne gibi sorunlar, hangi engeller var ve bunlar nasıl aşılabilir?
Almanya’daki sosyal hareketin talepleri biz Türkiyelilerin de talepleri olsa bile, onlara bu hareketin bilgisini götürüp, çağrısını yapan kurum-kuruluş sayısı neredeyse yok denecek kadar az. Bu sorunlar Türkiyelileri temsil ettiğini idda eden bir çok kurumun gündemine bile girmemekte.
Türkiye kökenlilerin gelişmelerin dışında kalmasının önemli nedenlerinden biri de Türkiye’de yaşanan siyasal gelişmelerin yoğun olarak buraya yansıması. Türkiye’de rejimin temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırıları ve baskıları doğal olarak Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenleri de yakından etkiliyor. DİDF olarak da elbette Türkiye’deki gelişmelere karşı tavırsız değiliz. Ancak, Türkiye’deki gelişmelere duyarlı olmak Almanya’daki gelişmelere seyirci kalmamız anlamına gelmiyor. Bugün Türkiye kökenli kitlelerin önemli bir kesimi Almanya’yı kendi yaşam merkezi olarak görmesine rağmen, maalesef ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeler karşısında neredeyse seyirci konumunda.
Açıkça ifade etmek gerekiyor ki, DİDF olarak biz de, uzun yıllar sosyal hareketin parçası olmamıza rağmen Türkiye’den kaynaklı siyasal gelişmelerden ötürü zaman zaman gelişmelere müdahil olmakta zorlanıyoruz.
Türkiyeli göçmenlerin buradaki gelişmelerden yeterince haberdar olmaması, bunlara yönelik ilginin zayıflığı ve somut bir tutum gösterme konusunda tutuk kalması, biraz da uzun yıllardır kendi içine kapalı bir yaşamın getirdiği bir sonuç. Belli alanlar ve zorunluluklar dışında Alman halkıyla, sosyal, kültürel, politik alanlardaki örgüt, inisiyatif veya etkinliklerle ilişkisi olan göçmenlerin oranı oldukça az. Yerli örgütler, sendikalar, inisiyatifler ve genel olarak yerli halk arasında da göçmenlere bakış konusunda bazı sorunlar olabiliyor; ‘nasıl olsa onlar ayrı bir yerdeler ve farklı gündemleri var’ kabulü, göçmenleri kendi haline bırakma tutumu gözleniyor.
Bu kopukluk ve paralelliğin aşılması elbette uzun erimli bir sürecin içinde mümkün olabilecek. Ama ekonomik, sosyal ve politik alanda yaşanan sorunların bugün yarattığı etkileri düşündüğümüzde o kadar beklenemeyeceği de açıktır. Bu yüzden Türkiyelileri bugün gelişen sosyal harekete daha fazla ve daha aktif katabilecek girişimlere ihtiyaç var. Bu konuda da hem DİDF gibi göçmen örgütlerine, hem de sendika, inisiyatif vd. örgütlere önemli rol ve sorumluluklar düşmekte.
Peki siz bu eylemlerin neresindesiniz?
Federasyonumuz merkezi ve yerel düzeyde gücü ve olanakları ölçüsünde bu hareketlerin parçası olmaya çalışıyor. Bazı kentlerde hareketin daha da gelişmesi, ilerletilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Federasyonumuz uzun yıllardır, pek çok göçmen örgütünden farklı olarak Almanya’daki sosyal hareketin ve, pek çok merkezi inisiyatifin önemli bir parçası. DİDF olarak yıllardır Türkiye kökenli emekçileri Almanya’daki sosyal hareketin bir bileşeni haline getirerek, her açıdan yaşanılabilir bir Almanya için çaba sarf ediyoruz.
Bugün de merkezi ve yerel birliklerin içinde yer almaya çalışıyoruz. Son ‘Unteilbar’ platformunda, polis yasasına karşı yerel ve merkezi oluşumlarda ve Hamburg’da sağlık, Berlin ve Frankfurt’ta konut alanındaki platformlarda yer alıyoruz. Paralel olarak da üyelerimizin buralarda daha aktif yer almasını sağlamaya çalışıyoruz.
Örgüt olarak bizim platformlarla ilişkimiz olması önemli ama asıl sorun Türkiyeli emekçilerin, gençlerin, kadınların ilgi ve katılımını arttırmada nasıl bir rol oynayabildiğimiz. Bu nedenle asıl bu konudaki eksikliklerimizi gidermemiz; sosyal alandaki gelişme ve eylemler konusunda Türkiyelilerin ilgi ve duyarlılığını arttıracak girişimlere hız vermemiz gerekiyor. Bu nedenle derneklerimizin Alman halkıyla göçmenler arasında hayatın her alanında teması, ilişkileri ve diyaloğu arttırmaya daha ilerden hizmet eden adımlar atmaya, attığı adımları daha da güçlendirmeye çalışmalıyız.