Bilim adamlarına göre doğa tahribatı ve bunun sonucu olarak dünyanın ortalama sıcaklığının artması bu şekilde devam ederse, 2050 yılından sonra dünyayı kurtarmak mümkün değil. Bu da öyle uzak bir gelecek değil.
İşte yaşanabilecek tehlikeler:
Dünyanın ortalama ısısı 1868 yılından bu yana 1 derece arttı. Bu artışın 1,5 dereceyi aşması engellenmeli, aksi taktirde insanların yaşam alanlarının sürekli daralacağı ve doğanın tamirinin mümkün olamayacağı bir sürece girilecek. Isının yükselmesine neden olan tahribatları durdurmak için acil önlemler alınmadığı taktirde, deniz sularının yükselmesi sonucu dünyanın çeşitli yerlerinde 22 büyük şehir sular altında kalacak.
Bugün doğada var olan ve insan-doğa ilişkileri, yaşamın yeniden üretilmesi için hayati derecede önemli olan bir milyondan fazla canlının nesli tükenecek. Hepimizin yakından tanıdığı arıları, kutup ayılarını, onlarca deniz ürününü, bazı çiçekleri, ağaçları, sinekleri gelecek nesiller kitaplardan tanıyacak. Bunların yok olması, aynı zamanda domates, elma vb. gibi aklımıza gelen onlarca meyvenin döllenmesinin de koşullarını yok edecek. Kuraklık-doğal afetler milyonlarca insanın yaşam alanlarını yok ederek, bir milyardan fazla insanın mülteci konumuna düşmesine neden olacak.
Bugün için bilinmeyen binlerce hastalık türü ortaya çıkacak. Bu veriler dünya genelinde bu alanda çalışma sürdüren bilim adamlarının yüzde 90’ı tarafından dile getirilen veriler. Bugünden de bu verilerin belirtileri açık bir şekilde görülüyor. Havalar, sular, yiyecekler hiç birisi eskisi gibi değil. Denizler ağzına kadar kir pas içinde. Doğal felaketler sıklaştı. Kanser gibi hastalıklar arttı. Bu verilere bakıldığında, önlem alınmadığı taktirde ileri sürülen olguların yaşanma olasılığı çok fazla.
Dünya neden ısınıyor?
Hava olarak da ifade ettiğimiz atmosferde yüzde 78,1 azot, yüzde 20,9 oksijen, yüzde 0,93 argon ve yüzde 0,07 oranında da sera gazı da denilen karbondioksit CO2, metan CH4, azotlu oksit N2O ve ozon O3 bulunuyor. İklim sera gazlarının atmosferdeki oranına göre değişiyor. Atmosferdeki sera gazlarının oranı düşük olursa havalar soğuk, yüksek olursa da sıcak oluyor. Doğal yollardan üretilen sera gazları iklim için bir denge unsuru olurken, insan tarafından üretilenler dengeyi bozuyor. Bir yıl içerisinde insan ve doğa ortaklaşa 465 gigaton (gt) CO2 salınımında bulunuyor. Bu salınımın yüzde 4’ü “insan yapımı“. Bu yüzde 4’lük oran, yılda 25 gt CO2’ye tekabül ediyor. Doğa normal koşullarda kendi ürettiği 440 gt CO2’yi tekrar işleyebiliyor; yani soğurup yaprak, ağaç ve hatta meyveye dönüştürüyor. Doğa ayrıca insanların üretmiş olduğu CO2’in 13 gt’lik bölümünü, okyanuslarda ve yaşam alanlarında (biyosferde) işleyebiliyor. Sorun esas olarak ortalama her yıl atmosfere fazlalık olarak karışan 12 gt civarında ki CO2.
CO2’yi üreten kim?
Atmosfere doğal olmayan yollardan bırakılan sera gazlarının en önemli bölümü enerji elde etmek için fosillerin (kömür, petrol, doğal gaz gibi) yakımı sonucu ortaya çıkmakta.
Dünya genelinde sektörler bazında söylenecek olursa, CO2 ‘in yaklaşık yarısı enerji sektörü tarafından direkt olarak, yüzde 20 ticari ulaşım (gemi taşımacılığı, uçak taşımacılığı vb.), yüzde 20 sanayi (bunun yüzde 7,3’lük bölümü tarım), yüzde 10’u özel şahıslar ve ticaret ve hizmet sektörü (yüzde 5) tarafından üretilmekte. Burada sanayi içerisinde savaş sanayisinin özel bir yeri olduğunu belirtmekte yarar var. F16 denilen savaş uçakları dakikada 80 litre uçak benzini harcamakta.
Bu işin adını tam koyacak olursak: Tüm sanayi CO2 emisyonlarının yüzde 71’ini dünya genelinde faaliyet gösteren 100 büyük tekel üretmekte. En fazla CO2 üreten şirketler: ExxonMobil, Shell, BP, Chevron, Total , BHP Billiton. Almanya’da ise EON, RWE, Heidelberg Cement AG başı çekiyor.
Dünyayı asıl kirletenler zenginler!
Yukarıda belirtilen 100 şirket dünyanın yeraltı ve yer üstü zenginliklerine el koyan, talan eden ABD, Almanya, Çin, Rusya gibi ülkelerin şirketleri. Belirtilen CO2 gazının yüzde 90’ı 10 büyük ülke tarafından üretiliyor. Almanya CO2 üreten ülkeler sıralamasında Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve Japonya’dan sonra altıncı sırada. Dünya nüfusunun en zengin yüzde 10’u üretilen CO2’in yüzde 50’sini üretirken, en yoksul yüzde 50’si ise sadece yüzde 10’unu üretiyor. Kişi başına düşen karbondioksit oranında da zengin ülkelerin vatandaşları başı çekmekte. Ortalama verilere göre Katar vatandaşları en fazla karbondioksit üretenlerin başında gelmekte. Bir ABD vatandaşı, Kenya’daki bir vatandaştan 30 kat daha fazla dünyanın kirlenmesine neden olmakta. Çin ve Hindistan gibi ülkeler çok fazla karbondioksit üreten ülkeler sıralamasında en önlerde yer almasına rağmen nüfus gözetildiğinde, bu ülkelerin vatandaşları da yoksul ülkelerin vatandaşlarından farklı değil. Almanya’da yaşayan bir kişi, Hindistan’da yaşayan birine göre 7 kat daha fazla çevrenin tahrip edilmesine neden olmaktadır. Elbette ki bu veriler ortalama alınan veriler. Bu ülkelerin özel durumu ele alındığında, bu ülkelerde de esas olarak çevreyi tahrip eden, dünyanın kirlenmesine sebep olanlar bu ülkelerin nüfusunun yüzde 10’una tekabül eden zenginlerdir.
Gençler çevre tahribatına karşı ayağa kalktı!
Çevrenin tahrip ve talan edilmesine karşı mücadele hep var ola geldi. Son yıllarda bu mücadeleye katılanların sayısı sürekli artmakta. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak isteyenler, çevre ve doğa ile barış içinde yaşamak isteyenler daha fazla sokağa çıkmaya başladılar.
2018 yılı içerisinde İsveçli bir öğrencinin (Greta Thunberg) çevre tahribatına dikkat çekmek için „kurtarmak için kimsenin bir şey yapmaması yüzünden, belki de olmayacak bir gelecek için neden öğreneyim“ diyerek her cuma okulu boykot etmeye başlaması, kısa sürede bütün dünyada yaygınlaştı. Dünyanın dört bir yanında her cuma günü gençler, çevre tahribatının önlenmesi için hükümetlerin acil önlem alması için eylemler gerçekleştiriyor.
20 Eylül’de dünya genelinde yapılan eylemelere 10 milyona yakın insan katıldı. Almanya’da eylemlere katılanların sayısı 1,4 milyon olarak açıklandı. Eylemlere her kesimden insan katıldı. Çevre tahribatı sonucu ortaya çıkan sonuçlar daha geniş kesimlerin yaşamını etkilemekte.
Bu harekete katılan çevre örgütleri, barış örgütleri, sendikalar, partiler, gençler sorunun çözümü için değişik önerilerde bulunuyorlar. Doğal olarak bu önerilerin bazıları, toplumda oluşan tepkileri yatıştırmaya, çevreyi tahrip eden asıl suçluları gizlemeye çalışmaktalar.
Bireysel önlemlerle çevreyi kurtarmak mümkün değil!
Hükümet ve hükümete yakın çevre örgütleri, yapılan bunca tahribatı tek tek bireylerin üzerine yıkmaya çalışarak, maliyetini de esas olarak yoksulların sırtına yüklemekte. Bu öneriler içerisinde örneğin şunlar var; et-benzin-uçak fiyatları artırılsın, CO2 vergisi alınsın, plastik kullanımı azalsın, fosil enerji yerine yenilenebilir enerji üretenler teşvik edilsin, elektrikli arabalar teşvik edilsin. Bu anlayışla çevre sorunun tahribatına çözüm bulmak mümkün olamayacağı gibi, zenginler de çevreyi kirletmeye devam edecek. Benzeri tüketim mallarının ve ihtiyaçların fiyatlarının artması, sadece parası olmayanların bu ürünleri alabilmesini zorlaştıracaktır. Zenginler için bunların pahalı ya da ucuz olmasının hiç bir anlamı yok. Aynı şekilde CO2 vergisi, evini zorunlu olarak ısıtmak zorunda kalan bir işçi-emekçiye yüklenen maliyet onun ekmeğini küçültürken, zengin için ne anlam ifade edecek ki? İnsanların ihtiyaçları kadar kullanması, çevreyi koruması, az plastik kullanması vb. çevreye sahip çıkma bilincinin yaygınlaşması, teşvik edilmeli. Ancak bunlarla, doğa tahribatının duracağını düşünmek pek olanaklı değil.
Hükümetin “iklim paketi” yoksulları vuruyor!
Almanya’da çevre eylemlerinin genişlemesi nedeniyle, hükümet ‘çevreyi koruma’ adı altında bazı kararlar almak zorunda kaldı. Gençlerin mücadelesinin kazanımı olan bu paket, esas olarak oluşan tepkileri bastırmaya yönelik bir paket. Pakette en önemli önlem olarak sunulanlar, disele za yapılması, CO2 vergisi, tren biletlerinde yüzde 10 indirim. Senede 50 milyar Euro harcamaya mal olacak açıklanan bu paketin yükü burada işçilerin-emekçilerin, emeklilerin sırtına yüklenecek. Alman ekonomisini araştırma kurumunun yaptığı araştırmaya göre, bu paketin giderleri düşük geliri olanların aylık gelirinin yüzde1’ine, yüksek gelirlilerin ise yüzde 0,4’üne tekabül etmekte. Genci-yaşlısı binlerce insan paketin geri çekilmesini ve adına uygun ve sorunun gerçekten çözülmesine hizmet edecek bir paket hazırlanmasını talep ediyor. Hükümetin çevreyi koruyucu önlemler alması, faturanın tahribatın sorumlularına kesilmesi, , ancak daha geniş kesimlerin sokağa çıkması ile mümkün olacaktır.
Doğanın ve insanlığın geleceği için
Çevre ve doğa tahribatının durması, içinde yaşadığımız sistemde pek mümkün değil. Rekabetin, pazar kavgasının, insan emeğinin sömürüsün devam ettiği sürece, zenginler fırsatını buldukları her alanda doğayı ve çevreyi tahrip etmeye devam edecekler. Doğa ve çevrenin korunması, ancak insan sömürüsünün son bulduğu, insanın insanla barıştığı, insanın doğayla barıştığı koşullarda mümkün olabilir. Doğanın korunması, aynı zamanda gelecek nesillerin ekmeğinin korunmasıdır. Bugün bu tahribatın durdurulması için atılacak her adım, insanlığın özgür bir dünya da yaşamı inşa etme olanaklarını da devam ettirecektir.
Devam eden çevre eylemlerine katılmak, işsizliğe – yoksulluğa, savaşa ve silahlanmaya karşı süren mücadelelerin taleplerinin ve eylemlerinin birlemesi için gösterilecek çabalar, dünyanın zenginlere ve kar hırslarına kurban edilmesini durdurmanın ilk adımı olacaktır.
Türkiyeliler olarak çevre eylemlerine katılalım!
29 Kasım 2019 4. Dünya Çevre tahribatına karşı mücadele günü. Almanya’nın bir çok şehrinde de eylemler gerçekleşecek. Bu eylemlerin güçlü geçmesi, çevre hareketinin geleceği ve bizim geleceğimiz için hayati öneme sahip. Çocuklarımızla, gençlerimizle anne-babalar olarak, yerli-göçmen emekçiler olarak eylemlere katılalım. Gençlerimizin-çocuklarımızın geleceğini kazanmalarına katkı sunalım!
TALEPLERİMİZ
- Kömür santralleri hemen kapatılsın, fosillerden enerji elde etmeye son verilsin!
- İşyerleri kapanan tüm işçilere güvenceli iş garantisi verilsin, çevreyi koruma ve tahribatı giderecek iş yerleri açılsın!
- Enerji tekelleri kamulaştırılsın! Yenilenebilir enerji teşvik edilsin!
- Tüketici vergisi olarak karbondioksit vergisi derhal geri çekilsin!
- Karbondioksit üreten tekeller, her ton için en az 180 Euro ödesin!
- Toplu taşıma parasız olsun.
- Tüm konutların enerji tasarrufu gözetilerek, tamir edilmesi sağlansın!
- Çevrenin tahrip edilmesi, maden ve tarım için ormanların kesilmesi, denizlerin kirletilmesi yasaklansın!
- Bölgesel tarım teşvik edilsin, Yiyecek ürünleri üzerinden yapılan spekülasyonlar yasaklansın
- Hayvan haklarını ihlal edenler cezalandırılsın
- Savaş ve silahlanmaya son verilsin!