1 Eylül 1939’da nazi Almanyası’nın Polonya’ya saldırısıyla başlayan ve 60 milyon insanın ölümüne ve yıkımlara yol açan 2. Dünya Savaşı‘ndan bu yana 83 yıl geçti. Halkların yaşadığı onca acıya rağmen savaşlar ve silahlanma politikaları halen rekor düzeyde devam ediyor. Öyle ki, silahlara ayrılan para geçtiğimiz yıl toplamı 2,1 trilyon dolar oldu. Hükümetler bütçelerde en yüksek payı orduya ve silahlanmaya ayırıyor. Nükleer silahlar tartışılıyor. İnsanı ve doğayı katleden savaşlar tehlikeli boyutta genişliyor. Dünya halkları ve emekçiler tedirgin.
Emperyalist güçlerin egemenlik ve paylaşım savaşlarının insanlık için yıkım ve ölüm, zengin tekeller ve silah tüccarları için kasalarının daha fazla dolması demek olduğunu yakın tarih de defalarca gösterdi. Afganistan’da, Suriye ve tüm Ortadoğu’da, Yugoslavya’da yüzbinlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası evini-yurdunu terketti. Altı aydır sürmekte olan Ukrayna’daki savaşın yıkım ve acısını da başta Ukrayna ve Rusya’da olmak üzere halklar yaşarken, Almanya dahil, savaş politikaları izleyen ülkelerde de asıl fatura emekçilere kesilmektedir. Savaş politikalarıyla bir yandan Rheinmetal, Shell, Total, Exxon gibi enerji ve silah tekelleri rekor düzeyde karlar elde ederken, diğer yandan pahalılık, artan enerji fiyatları ve enflasyonla yoksullar ordusu büyümektedir.
Bunun için bu sene 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde sokaklara çıkmaya, savaşlara ‘dur’ demeye, ‘bir daha savaş asla’ demeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Çünkü kapitalist sistem savaşların genişlemesi ve büyümesi tehlikesini her geçen gün artırmaktadır.
ALMAN HÜKÜMETİNİN TEHLİKELİ POLİTİKASI!
Ukrayna savaşını bir fırsat olarak değerlendiren koalisyon hükümeti çok hızlı bir biçimde silahlanıyor. Orduya ayrılan 100 milyar euroluk ek özel fon anayasa maddesi haline getirildi. 53 milyar yıllık askeri bütçe 70 milyar euroya çıkarılacak. 100 milyar euro ile nükleer silahları taşıyan F35’ler de dahil, ordu en yeni teknikler ve silahlarla donatılıyor. Almanya’dan savaş bölgelerine ağır silahlar gönderiliyor. Son olarak da, başta ABD olmak üzere batılı güçlerin Pasifik Okyanusu’nda Çin’i çevrelemek amacıyla yapacakları tatbikatlar için Almanya da 13 savaş uçağı gönderecek.
Bu gidişat ne ‘barış’ ne ülke ve ne halkın çıkarınadır; zenginlerin, enerji ve silah tekellerin, sermayenin çıkarınadır. Uluslararası arenadaki egemenlik kavgasından geri kalmamak, kavga keskinleştiğinde askeri olarak daha güçlü olmak içindir. Sahte demagojilerle bu politikaya yedeklenmeye çalışılan halkı daha fazla sefalete, yoksulluğa sürükleyecektir; halkın sağlık, eğitim, konut, ısınma ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarından daha fazla kesinti demektir…
Bu politikayı ve tehlikeli gidişatı ancak da yerli ve göçmen emekçiler ve barıştan yana güçlerin kararlı mücadelesi durdurabilir. Barış mücadelesi ‘ekmek’ mücadelesinin, insanca bir yaşam ve iyi bir gelecek mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Barışın garantisi, savaş ortamında daha da kışkırtılan ırkçı ve milliyetçi kutuplaşmaya karşı dünya halkları ve emekçilerinin dayanışması olacaktır.
Onun için DİDF olarak herkesi 1 Eylül’de sokaklara çıkmaya, haksız savaşları durdurma mücadelesini büyütmeye, savaş ve silahlanma politikasına ‚hayır‘ demeye çağırıyoruz.
-
Bütçeler silahlanmaya değil, halkın ihtiyaçlarına ayrılmalı
-
100 milyar euroluk askeri fon iptal edilmelidir!
-
Silah satışı yasaklanmalı, yurtdışına asker gönderilmemelidir!
-
Savaş politikalarından vazgeçilmelidir!
Bildiriyi indirmek için: