Temel gıda, gaz ve elektrik fiyatları cep yakıyor; hangi ihtiyacımızdan kısacağımızı bilemez durumdayız. Hükümetin bir kerelik ödemeleri içeren üç yardım paketinin hepsi de ‘devede kulak’.
Bizlere önerileri de adeta alay eder gibi; ‘duş yapmayın silinin, kaloriferleri açmayın kazakla oturun’ diyorlar. Peki hayat pahalılığı altında ezilmeye mahkum muyuz, bunu önlemenin bir yolu yok mu? Gücümüzü birleştirebilirsek bu gidişe ‚dur‘ diyebiliriz!
HALK YOKSULLAŞIRKEN
ZENGİNLER DAHA DA ZENGİNLEŞİYOR!
Pahalılık resmi rakamlara göre yüzde 8’lerde. Bu ortalama rakam. Alışveriş yaptığımızda görüyoruz yağ, ekmek, et,süt gibi günlük temel ihtiyaçlarımızdaki pahalılık yüzde 30-40 civarında. Cebimizdeki para yetmez oldu. Gaz katkı bedeli (Gasumlage) ile birlikte kalorifer ve elektrik fiyatlarına beklenen zamlar ise yüzde 40-50 arasında. Bazı ev sahipleri önceden kiraları artırmaya başlarken asıl zamlar yıllık kira ve elektrik faturalarıyla gelecek.
Almanya’da zaten yoksul olan, 20 milyonun üzerinde emekliyi, 2,5 milyon çocuklu yalnız yaşayanları ve düşük ücretli işlerde çalışan 8 milyon kişiyi hesaplarsak nüfusun azımsanmayacak kesimi pahalılık ve enflasyon yükünü daha fazla kaldıramaz durumda. ‘Normal’ ücretli emekçiler de kısıtlama yapmak zorunda olduklarını söylüyor. Yokluk ve yoksulluk hızla artıyor, herkes yarın ne olacağı endişesini yaşıyor. Göçmen emekçiler olarak da, çoğumuz düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalıştığı için ’iki yakamız hiçbir zaman biraraya gelmeyecek’.
‚Hepimiz aynı gemideyiz‘ masalı anlatılsa da, herkes fakirleşmiyor ve tasarruf yapmak zorunda değil! Villaların kaloriferleri kesilmeyeceği için oralarda yaşayanların kazakla oturmalarına veya duşlarından vazgeçmelerine gerek yok. Alay edercesine, bunları emekçilere öneren, savaş poitikası izleyen bakanlar da aynı şekilde! İstatistiklere göre Almanya’da zenginler daha da zenginleşiyor. Enerji firmaları RWE ve Eon’un, Vonovia gibi konut firmalarının, Almanya’nın en büyük fabrikalarının karlarında azalma olmuyor. Yoksullaşan halk!
SAVAŞLARININ ve KRİZLERİN FATURASINI ÖDEMEYELİM!
İçinde yaşadığımız kapitalist sistem emekçilerin sömürülüp, devletin olanaklarını da asıl olarak büyük sermaye sahiplerine peşkeş çekme üzerinden yürüyor. Koalisyon hükümeti de bu politikadan şaşmıyor ve göz boyama dışında asıl olarak büyük sermayeze hizmet eden politikalar izliyor; kamu kaynaklarını savaşa ve silahlanmaya ayırıyor. Okullar, hastaneler, konutlar için para yok denirken, bir çırpıda orduya 100 milyar euro ek fon oluşturuluyor. Çünkü koalisyon hükümetinin asıl amacı, Almanya’nın zengin tekellerinin uluslararası arenada da her şeye rağmen güçlü olmasının koşullarını yaratmak.
Bunun için, savaş-silahlanma, kapitalist rekabet ve kriz politikalarının yükünü halkın omuzlarına yıkıyorlar. Zamlar, pahalılık bunların sonucu. Mutfağımızda yangını söndürmek istiyorsak; ‚savaşın ve krizin yükünü çekmeyeceğiz‘ demeliyiz!
ÇÖZÜMSÜZ DEĞİLİZ!
Koalisyon hükümetinin hazırladığı üç paketteki, 200-300 euroluk bir kerelik yardımlar ne zamlara, ne yoksulluğa çare olmayacak. Yakınmak ve beklemek çözüm getirmiyor, tersine sorunlarımızı daha da büyütüyor.
Emekçi halkın ihtiyaçlarını değil sermayenin çıkarlarını esas alan bu politikalara karşı tek yol; haklarımızı ve taleplerimiz için birlikte mücadele etmekten geçiyor. Almanya’nın birçok şehrinde bu amaçla birlikler oluşuyor. Barış, sağlık, konut, çevre koruma inisiyatifleri, sendikalar ve gençlik örgütleri biraraya geliyor, yürüyüşler düzenleniyor. Hayat pahalılığı, zamlar ve sermaye yanısı politikaların altında daha fazla ezilmemek için, ailemiz ve arkadaşlarımızla, komşularımızla, iş arkadaşlarımız ve sendikalarımızla şehrimizdeki yürüyüşlere katılalım. Yüzbinler, milyonlar olursak hükümet sesimize kulak, taleplerimize cevap vermek zorunda. Bunun için isteklerimizi sokağa taşıyalım:
* Gaz, kalorifer, elektrik fiyatları ve kiralar dondurulsun! Zamlar geri alınsın!
* Ücretler artırılsın!
* Eğitim, sağlık, konut ve ulaşım alanına
daha fazla bütçe ayrılsın!
* Zenginlere servet vergisi getirilsin!