• Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Açıklamalar
  • Videolar
  • Etkinlikler
  • Download
  • Üye Dernekler
  • Yıldızlar Çalışması
DİDF
Menu
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Açıklamalar
  • Videolar
  • Etkinlikler
  • Download
  • Üye Dernekler
  • Yıldızlar Çalışması
Home › Açıklama › Halkın sağlığını korumak için acil önlemler alınmalı!

Halkın sağlığını korumak için acil önlemler alınmalı!

redaktion 19. Ocak 2021     Comment Closed    

Almanya’da pandeminin yayılmasını yavaşlatmak ve kontrol altına almak için hükümet tarafından bugüne ka­dar alınan önlemler yeterli olmadı. Yaz aylarını kalıcı önlemler için de­ğerlendirmeyen hükümet, önce yu­muşak kapanma, aralık ayı ortasında ise sert kapanma kararları aldı. Kış aylarının pandemiyi yaygınlaştıraca­ğı hükümet tarafından da dile geti­rilmesine rağmen, yeterli önlemlerin alınmaması halkın sağlığına yönelik tehlikeyi arttırdı.

Pandeminin yayılmasını engelleye­cek aşının piyasaya sürülmüş olması, bazı ülkelerde aşılamanın başlaması umutlarını büyütse de, kâr amacına dayalı aşırı üretim politikaları, üre­timinin uzun bir süreye yayılması, aşılar konusunda halkın yeterince bilgilendirilmemesi, halkın önemli bir bölümünün Kovid-19’a karşı ba­ğışıklık kazanmasının uzamasına neden olacaktır. Bunun için hükü­met, pandemi ve krizin emekçilerin yaşamları üzerinde yaratmış olduğu tahribatları gidermek için daha etkili ve halktan yana kararlar almalıdır.

HÜKÜMETİN KARARLARI SORUNLARI ÇÖZMEKTEN UZAK!

16 Aralık’ta başlayan ve şimdilik 31 Ocak’a kadar uzatılan kapanma kararının pandeminin yaygınlaşmasını önlemeyeceği anlaşılmıştır. Çünkü bu kararlarda esas olarak bankala­rın ve büyük işletmelerin kayba uğ­ramaması gözetilmektedir. Hedefi, Alman sermayesini zayıflamadan süreçten çıkarmaktır.

Kontrolsüz bir şekilde yaygınlaşan pandeminin kontrol altına alınması­nın önemli adımlarından birisi, zaruri olmayan işyerlerinin dışındakilerinin belli bir süreliğine kapatılarak, çalı­şanların ücretlerinin tam ödenerek evde kalmasıdır. Ancak hükümet bu konuda işverenlerin olmayan insafı­na seslenerek, olanaklı olan yerlerde evden çalışmanın teşvik edilmesini, erken tatile çıkabileceklerin buna uygun davranmasını istemekte. İş­yerlerinin kapatılmasına ise yanaş­mamakta. Aile üyeleri dışında bir kişiyle görüşme sınırı getirecek denli tehlikeli bulunmasına rağmen ciddi bir tutarsızlık sergilenerek, yüzler­ce, binlerce emekçinin çalıştığı iş­yerlerinde insanlar virüsün insafına terkedilmektedir.

Hükümet ekonomik tahribatı engel­lemek için birçok paket hazırladı. Bu paketlerin aslan payı ise işverenlere ve sermaye sahiplerine ayrıldı. Bü­tün bunların işyerlerinin korunması için zorunlu olduğunu açıkladı. Geli­nen noktada ise teşvik alan yüzlerce tekel, on binlerce işçiyi çıkarmayı ka­rarlaştırmış durumda. En bilineni ha­vayolu şirketi Lufthansa. Devletten 9 milyar Euro yardım almasına rağ­men 27 bin işçiyi işten atacağını ilan etti. Lufthansa tek örnek değil. Pek çok büyük şirket, değişik gerekçeler­le işyerlerini yok edeceklerini açıkla­dı, açıklamaya devam ediyorlar.

DİDF olarak, özellikle korona döne­minde işten atmaların yasaklanma­sını talep ediyoruz.

ZENGİNLER DAHA ZENGİN OLDU

Hükümetin izlediği politikalarının sonuçlarına bakacak olursak, zenginlerin pandemiyi de fırsata çe­virdikleri görülmektedir. İşverenler Birliği’nden hükümet yetkililerine kadar birçok kişi, sürekli halka “da­yanışmanın öneminden”, “zor günle­rin ancak fedakârlık yaparak aşılaca­ğından” bahsetmekte. Ancak veriler bir kez daha açıkça, fedakârlığı sa­dece halkın yaptığını göstermek­te. Birçok kurumun yapmış olduğu araştırmalara göre, pandemi dö­neminde nüfusun 0,7’sine tekabül eden milyarderlerin serveti arttı. Almanya’nın en zengin 8 büyük aile­sinin şirketlerinin cirosu 200 milyar, kârları 37 milyar euro arttı. Aynı sü­reçte çalışanların gelirlerinde ise dü­şüş yaşandı. İşsizler, sosyal yardım alanlar, tek başına çocuk yetiştiren kadınlar ve emekliler daha da yok­sullaştı. Yüzbinlerce küçük esnafın geleceğinin ne olacağı belli değil. Bugünkü verilerden hareketle en az 250 bin küçük ve orta dereceli işlet­menin iflas etmesi bekleniyor.

Halkın yoksullaştığı, milyarderin zenginleştiği politikalarla halkın sağlığını korumak asla mümkün de­ğildir. Yoksulluk, işsizlik ve iflas gibi etkenler milyonlarca insanda kalıcı sağlık sorunlarına neden olacaktır. Sadece “evde kalın, sosyal ilişkile­ri azaltın” çağrılarıyla pandeminin yaygınlaşmasını önlemek mümkün olmayacaktır. Pandemi döneminde ailenin eve kapanması kadınların yükünü daha da artırmakta, kadına ve çocuklara yönelik şiddeti de artır­maktadır.

Ayrıca koronavirüsün yayılmasını azaltmak için herkese parasız FFP2 maskesi dağıtmalı, okullara hava­landırma sistemi yapmalı, başta risk grupları başta olmak üzere, yaygın ve ücretsiz sürekli test imkanları yaratılmalıdır. Servetlerine servet katan zenginlerden daha fazla vergi alınmalı; işçilerin, emekçilerin, küçük esnafların uğradığı kayıplar karşı­lanmalıdır.

SAĞLIK HİZMETLERİ TAMAMEN KAMULAŞTIRILMALI

Bilindiği gibi Almanya’da pandemi öncesi ‘kar getirmiyor’ denilerek, hastanelerin yarısına yakınının ka­patılması tartışılıyordu. Sağlık hiz­metlerinin özelleştirilmesi sonucu, hizmetlerin kalitesi, sağlık emekçi

lerinin çalışma koşulları ve ücretleri sürekli kötüleşti. Dünya genelinde pazara hakim olan beş-on ilaç teke­li, milyarlarca insana nasıl bir sağlık hizmeti sunulacağını belirliyor. İla­cından-hastanelere kadar, tüm sağ­lık hizmetlerinin halkın hizmetinde olması, ancak bu hizmetlerin kamu hizmeti olarak, kâr hedefi gözetme­den sunulmasıyla mümkün olabilir.

IRKÇI-FAŞISTLER HALKIN KAYGILARINI SUISTIMAL EDIYOR!

Koronavirüsün hızlı bir şekilde bu­laştığı, insan sağlığı için tehlikeli olduğu, bilimsel araştırmalar ve ya­şananlarla kanıtlanmıştır. Herkes virüsün yaygınlaşmasını engellemek için, maske-mesafe-fiziksel ilişki ku­rallarını dikkate almalıdır. Bu kural­lara “Querdenker” adı altında karşı çıkan ırkçı-faşistlerin de içinde ol­duğu aşı karşıtları, kendilerini üstün insan olarak görenler, tarikatlar hü­kümetin almış olduğu kararlara karşı protestolar düzenliyor. Bu etkinlik­lerde en önemli gerekçe olarak ise, demokrasi, insan haklarının kısıtlan­ması, düşünce özgürlüğü dile getiri­liyor. Faşistler ve bilim karşıtlarının varlıkları bile bu değerlerle çelişme­sine rağmen, bu değerleri suiistimal edebilmesi hükümetin yanlış politi­kalarının sonucudur. İç politikaların gerici hale gelmesi, mantıksız ve çelişkili yasakların gündeme getiril­mesi, alınan karalarda samimi olun­maması, askerin-polisin daha fazla kamu yaşamına müdahalesi bu poli­tikaların başında gelmektedir.

Bu gruplar bir yandan hükümetin uyguladığı ekonomik politikalara karşı hiçbir eleştiri getirmeyip, yaşa­nan ekonomik sorunların üstünü ka­patmaya çalışarak, aslında bu alan­da hükümete destek vermektedirler. Diğer yandan sosyal medya üzerin­den yaygınlaştırılan bilim dışı, yalan ve demagojik söylemlere dayanan bilgilerle, insanların gelecek korku­larını da suistimal ederek, kafaların karışmasına, hükümetin sermayenin yanlısı ve antidemokratik politikala­rına karşı mücadeleyi zayıflatmak­tadır. Hükümetin antidemokratik, sermaye yanlısı ve tutarsız politika­ları bilim dışı ve ırkçı çevreleri haklı çıkarmaz; tıpkı “Querdenker”lerin bilim dışı çarpıtmalarının hükümeti haklı çıkaramayacağı gibi.


AŞI İNSANLIĞIN ORTAK MALI OLMALI

27 Aralık’tan itibaren Almanya’da aşı yapılmaya başlandı. Alman Etik Kurulu kimlerin hangi sıraya göre aşılanacağını belirledi. Acil kullanım hakkı kazanan ilk aşının Alman bir firma tarafından üretilmiş olmasına rağmen, Alman halkının önemli bir kesiminde aşıya karşı tedirginlikler var. Aşının bu kadar kısa zamanda üretilmesi, kamuoyunun birçok ko­nuda bilgilendirilmemesi, aşı konu­sunda yapılan araştırmaların şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılma­ması ve esas olarak ilaç sanayisinin en fazla para kazanılan bir sektör haline gelmiş olması, sağlık hizmet­lerinin paraya ve kara endeksli ol­ması bu kuşkuların haklı olduğunu göstermektedir.

İnsanlığı ilgilendiren aşı, bir tek bi­lim adamının ya da bir firmanın malı olamaz! Aşının üretilmesi, binlerce bilim insanın değişik alanlarda yap­mış oldukları araştırmaların, buluş­ların yani insanlığın ortak mirası olan bilimin bir sonucudur. Bunun için aşı insanlığın müşterek değeri olmalıdır. Devlet tarafından verilen yüz milyonlarca euroluk destekle geliştirilen aşı, birilerinin milyarlar kazandığı bir araç olmamalı, her­kesin ücretsiz erişebileceği bir hak olmalıdır. Bunun için hükümet bu aşıyı kamu malı haline getirerek, bütün dünyada hızlı bir şekilde in­sanlara yetecek şekilde üretilme­sini olanaklı kılmalıdır. Aşı ve yan etkileri konusunda bilimsel veriler halkın anlayacağı bir şekilde anla­tılmalı, aşıların patent hakları bütün insanlığın ortak malı olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.


İşçi ve emekçilerden yana politikalar için birleşerek mücadele edelim!

Pandemi ve ekonomik krizin fatura­sının emekçilerin sırtına yıkılmasını engellemek ancak geniş kesimlerin ortak noktalarda birleşmesi ve mü­cadele etmesiyle mümkün olabilir. Bunun için pandeminin yaygınlaş­masını engellemek, halkın sağlığını korumak ve ölümleri durdurmak, faturayı pandemiden kazananların ödemesi, aşağıdaki taleplerin derhal uygulanması için bütün demokratik örgüt ve kurumları bir araya gelme­ye ve tüm emekçileri din, milliyet ay­rımı gözetmeden birleşerek insanca yaşama ve çalışma koşulları için mü­cadele etmeye çağırıyoruz.

– Virüsün bulaşma ağlarını takip eden sağlık merkezlerine derhal ye­teri kadar personel alınmalı. Herke­se parasız FFP2 maskesi dağıtılmalı! Testler ücretsiz olmalı ve yaygınlaş­tırılmalı.

– Sağlık hizmetleri kamulaştırılma­lı. Sağlık alanına daha fazla personel alınmalı, sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve ücretleri iyileştirilmeli.

– Aşı konusunda bilimsel verilerin şeffaf bir şekilde paylaşılması sağ­lanmalı, tüm insanlığın aşıya ücret­siz ve hızlı bir şekilde ulaşım olanak­ları yaratılmalı.

– Karantinaya alınan, hastalanan, kısa çalışmaya gönderilen, işyeri ka­patılan, çocuğuna bakmak zorunda kalan hiçbir işçi ücret kaybına uğra­mamalı. Yapılacak kesintiler hükü­met tarafından karşılanmalı.

– Salgın dönemi boyunca işten at­malar yasaklanmalı.

– İş Bulma Ajansı’nın (Arbeitsagen-tur) işsizlere, sosyal yardım almak zorunda olanlara getirdiği kısıtlama­lar askıya alınmalı.

– Üniversite öğrencilerine, işsizle­re, küçük işletmelere kırıntılar değil, insanca yaşamaya yetecek destek sağlanmalı.

– Sosyal yardım en az 100 Euro ar­tırılmalı.

– Salgının boyutlarına göre okul­ların açık olup olmayacağı eğitimci­ler, veliler ve öğrencilerin de görüşü alınarak belirlenmeli; Açık olması halinde sağlıklı ve nitelikli eğitimin devam edebilmesi için okulların ha­valandırma ve hijen koşullarının dü­zelmesi için acil yatırım yapılmalı. Eğitim alanında yeterli eğitmen ve öğretmen alınmalı. Her öğrencinin yararlanabileceği dijital koşullar ya­ratılmalı. Sınıflar küçültülmeli, not sisteminden vazgeçilmelidir.

– Kiralarını ödeyemeyenlerin evle­rinden çıkarılması, elektrik ve ısınma olanaklarının kesilmesi yasaklanma­lı.

– Zaten boş olan otel ve benzeri konaklama yerleri, hükümet tarafın­dan kiralanarak, evsizlere ve toplu barınaklarda kalan mültecilere tah­sis edilmeli.

– Şehir içi ve şehirlerarası toplu taşımacılıkta daha fazla araç olanağı yaratılmalı. Boş duran otobüsler ve çalışanları devreye sokularak, daha sık aralıklarla fbelirli sayıda yolcu kapasitesiyle ulaşım hizmeti sunul­malı!

– Zenginlerden daha fazla vergi alınmalı. 1 milyon eurodan fazla pa­rası olan yüzde 10, 10 milyon euro­dan fazla parası olandan yüzde 30 bir defaya mahsus pandemi vergisi alınmalı.

– Politik ve insani yardım çalışma­larına getirilen kısıtlamalar derhal kaldırılmalı. Sokağa çıkma yasağı, yürüyüş ve grevlerin yasaklanma­sı gündeme bile getirilmemelidir. Pandemi konusunda alınan kararlar, seçimle işbaşında olan kurumların (sendikalar, kitle örgütleri, meslek kuruluşları, öğrenci ve veli temsilci­likleri vb.) katılımıyla alınmalı. Asker­lerin sağlık yardımı adı altında kamu yaşamına müdahale etmesi durdu­rulmalı.

 

Bildiriyi indirmek için tıklayınız:

05-Oezel-Bulten-Farb

Açıklama

 Previous Post

Türkiye’de kadın cinayetleri durdurulsun!

―2. Ocak 2021

Next Post 

Walter Lübcke cinayetinde suç ortağının cezasız kalması kabul edilemez!

―28. Ocak 2021

Author: redaktion

Related Articles

redaktion ― 2. Aralık 2023 | Comment Closed

Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi’nin görevden alınıp kayyum atanmasını kınıyoruz!

Ankara’da ‘Türk Tabipler Birliğini Görevden Alma’ davası sonuçlandı. Ve Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi görevden alınarak yerine beş kişilik konsey

redaktion ― 23. Kasım 2023 | Comment Closed

Irkçılık öldürür! Mölln’ü unutmayacağız!

redaktion ― 31. Ekim 2023 | Comment Closed

İsrail devletinin Gazze’ye saldırıları ve katliamları derhal durdurulmalıdır!

redaktion ― 14. Ekim 2023 | Comment Closed

Filistin ve İsrail halklarıyla dayanışmayı, Savaş ve katliamlara karşı mücadeleyi güçlendirelim!

redaktion ― 8. Ekim 2023 | Comment Closed

Israil de ; Savaş derhal dursun, uluslararası sözleşmelere uyulsun!

redaktion ― 8. Ekim 2023 | Comment Closed

Mültecilere karşı yürütülen ırkçı kampanyaya son verilmelidir!

redaktion ― 12. Eylül 2023 | Comment Closed

Depremle sarsılan Fas halkının acılarını paylaşıyoruz!

redaktion ― 28. Ağustos 2023 | Comment Closed

VATANDAŞLIĞA GEÇİŞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALIDIR!

DIDF-Gençlik

  • Künye
  • İletişim