19 Şubat 2020’de Hanau’da bir ırkçının iki nargile barına ve yakınlarındaki dükkanlara girerek 5’i Türkiye kökenli olmak üzere toplam 9 göçmen genci katletmesinin üzerinden tam altı ay geçti.
Bu alçakça katliamı yapan Tobias Rathjen olaydan sonra evinde giderek annesini de öldürdükten sonra intihar etmişti. Münih ve Frankfurt’ta silah kullanmayı öğreten derneklere giden, ruhsatlı üç silahın sahibi olan katil, internet üzerinden ırkçı, yabancı ve İslam düşmanı düşüncelerle 9 kişiyi katlettiğini açık olarak ilan etti. Buna rağmen, olaydan sonra bazı siyasetçi ve yayın organları, hiç utanmadan yapılanın ırkçı saldırı olmadığını ileri sürdüler. Katliamı yapan Tobias Rathjen’in kimlerle bağlantı içinde olduğu, katliamı kimlerle planladığı güvenlik birimleri tarafından bugüne kadar açığa çıkarılamadı. Bu nedenle bireysel bir eylem gibi gösterildi.
Hanau katliamı, ondan önce işlenen ırkçı katliamlardan bağımsız değildir. Bu katliamdan bir süre önce Halle’de sinagoga ırkçı saldırı düzenlenmiş, ancak kitlesel bir katliam şans eseri önlenmişti. Birçok yerde ırkçıların bu şekilde kitlesel cinayetler işleyecekleri bilindiği halde gerekli önlemlerin alınmaması kabul edilemez.
AİLELERİN TALEBİNİ DESTEKLİYORUZ
Hanau katliamının bütün yönleriyle açığa kavuşturulup, sorumlularından hesap sorulması bu nedenle büyük bir önem taşıyor. Ailelerin bu yöndeki haklı talebini destekliyoruz.
Özellikle güvenlik birimleri içinde var olan ırkçı yapılanmalar ve kurumsal ırkçılık endişeleri daha da artırıyor. NSU cinayetleri, bu ülkede istihbarat örgütleriyle ırkçı örgütler arasında bir bağlantının olduğunu açık olarak gösterdiği halde üzerine gidilmedi. “NSU 2.0” adıyla gönderilen ve Hessen polis teşkilatıyla bağlantılı olduğu daha sonra ortaya çıkan tehdit mektupları ülkede yayılmaya başladı. Yine Federal Ordu’nun en seçkin biriminde ırkçı gruplaşmaların ortaya çıkması, eylem planları yapması tesadüf değildir.
Irkçı saldırıların artması, neonazilerin devlet içerisinde örgütlenmesi hükümet politikalarının sonucudur. Hükümet bu sorunun çözümü için yoğun bir çaba göstermediği gibi, uyguladığı ayrımcı politikalarla, ırkçılığın güçlenmesine zemin hazırlıyor. Irkçılığa karşı atılması gereken adımların başında, yerli ve göçmenlerin hukuksal-sosyal açıdan eşit koşullarda yaşamasının olanaklarını yaratılması, ırkçı-faşist örgütler derhal yasaklanması ve soruşturmaların savsaklanmasından vazgeçilmesi geliyor.
IRKÇILARIN HEDEFİNE ULAŞMAMASI İÇİN GÜCÜMÜZÜ BİRLEŞTİRELİM
Hanau gibi ırkçı katliamların asıl amacı korku ve sindirmeyle farklı uluslardan ve inançlardan göçmen emekçilerin Alman emekçileriyle birleşerek ülkenin parçası olmasını engellemektir. Irkçıların bu hedefine ulaşmaması için yerli ve göçmen emekçilerin ortak sorunlar etrafında birleşmesini güçlendirelim. Sürekli körüklenen ırkçılık ve ayrımcılığı ancak bu şekilde püskürtebiliriz.
DİDF olarak; tüm emekçileri Hanau katliamının altıncı ayı dolayısıyla “Affetmeyeceğiz, Unutmayacağız” sloganıyla 19 Ağustos’ta Almanya’nın birçok şehrinde, 22 Ağustos’ta Hanau’da yapılacak merkezi eyleme katılmaya çağırıyoruz. Yeni Hanauların olmaması için yerli ve göçmen emekçiler olarak el ele vererek, ırkçı cinayetin sorumlularının açığa çıkarılmasını talep edelim. Irkçılığa karşı güçlü bir barikat kuralım.
“Affetmeyeceğiz, Unutmayacağız”!
Irkçı örgütlenmelere, faşist saldırılara, bölünmüşlüğe, yabancı düşmanlığına karşı birlikte güçlüyüz!
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF)
Yönetim Kurulu