Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF), yaptığı açıklamada, 8’i Türkiye kökenli, biri Yunanistan kökenli ve birisi de Alman polis memuru olmak üzere toplam 10 kişiyi gözünü kırpmadan katleden faşist NSU’nun arkasında hangi güçlerin olduğunu hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açığa çıkarılmasını talep etti. DİDF, bugüne kadar yapılan çalışmalarda cinayetlerin üstünün örtülmesi yönünde yoğun bir çaba harcandığı kanısının ağır bastığına dikkat çekti.
DİDF Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada devamla şöyle denildi: NSU’nun işlediği cinayetleri aydınlığa çıkarmak için kurulan Federal Parlamento Araştırma Komisyonu, görevden el çektirilen Anayasayı Koruma Örgütü (BfV) Başkanı Heinz Fromm’u dinledi. Kısa bir süre önce BfV’nin NSU’nun da parçası olduğu Thüringer Heimatschutz ile istihbarat arasındaki belgeleri içeren 7 dosyanın bilinçli olarak imha edildiği ortaya çıkmıştı. Buna rağmen, halen 10 kişiyi katleden Zwickau Çetesi’nin istihbarat örgütleriyle bağlantılı olmadığı açıklanıyor. Bu bizlere inandırıcı gelmiyor. Çünkü, cinayetlerin işendikleri yerlerde istihbarat örgütü elemanlarının görüldüğü, bundan önce defalarca kamuoyuna yansımıştı. Dolayısıyla, Almanya gibi bir ülkede tam 6 yıl boyunca bir kaç Neonazi’nin planlı olarak göçmen esnafları, hem de bir iz bırakmadan öldürmesi mümkün değildir. Üstelik, cinayetler işlendikten sonra, güvenlik uzmanları ve politikacıların, yabancı düşmanlığıyla bağlantının olmadığına dair ısrarlı açıklamaları da hatırlamak gerekiyor.
Yine halktan toplanan vergilerde devletin ırkçı örgütleri finanse etmesi, tam anlamıyla bir skandaldır.
Bu nedenle, Almanya’da bir kez daha yabancı düşmanlığı, ırkçılık nedeniyle insanların canının yitirmemesi isteniyorsa, NSU’lu katillerin kimlerle bağlantılı oldukları, kimler tarafından yönlendirildikleri bütün ayrıntılarıyla açığa kavuşturulmalı ve sorumlular ağır bir şekilde cezalandırılmadır.
Ayrıca ırkçılık karşıtı kamu çalışmasına yeterli kaynak ayrılmalı, faşist örgütlerin tümü yasaklanmalıdır.
Çünkü; bir tek bir kaç Neonazi katilin hapse atılması, Federal Anayasayı Koruma Örgütü ve Thüringen Anayasayı Koruma Örgütü’nün başkanlarının görevden alınması yetmiyor. Zira; olup bitenler cinayetlerin sadece bir kaç yetkilinin görevini kötüye kullanması ya da zamanında hareket etmesiyle ilgili olmadığını, tam tersine yapısal sorunun olduğunu yeterince gösteriyor.
Bu yapılmadığı taktirde, başta Türkiye’den gelen göçmenler olmak üzere, bu ülkede yaşayan bütün göçmenler, antifaşistler ve demokratlar, istihbarat örgütleri ve devletin kendisinin bu cinayetlerle bağlantı olduğunu düşünmeye devam edeceklerdir.
Bu nedenle, cinayetlerin ortaya çıkmasından sonra devlet adına siyaseten dilenen özrün devamı gelmeli, sorumlular cezalandırılmalı, bütün ırkçı faşist örgütler yasaklanmalı, antifaşist gösterilerin kriminalize edilmesinden vazgeçilmelidir” denildi.