2000 – 2006 yılları arasında sekiz Türkiye kökenli ve bir Yunanistanlı esnafı öldüren katillerin devlet destekli naziler olduğu ortaya çıktı. Ayrıca bu çetenin bir polisin ölümü de dahil olmak üzere, Köln‘deki Keupstasse’de berber dükkanını bombalama gibi birçok eyleme katıldığı, birçok eylemi Alman İstihbarat Örgütü elemanlarının gözetiminde gerçekleştirdiği de ortaya çıktı.
Katillerin ikisinin şüpheli intiharı, birinin can güvenliği gerekçesiyle teslim olması, devletin istihbarat elemanları için verdiği kimliklere sahip olmaları, 12 senedir ellerini kollarını sallayarak adam öldürmeleri, sorumluların sadece tetikçiler olmadığını açıkca göstermektedir.
Katliamlarda devletin sorumluluğu büyüktür!
Senelerdir faşizme karşı olanların, ‚ırkçı-faşist örgütler yasaklansın‘ taleplerine kulaklarını kapayan,‘ içinde devletin ajanları olduğu‘ gerekçesiyle NPD gibi faşist örgütleri kapatmayan, faşistlerin yürüyüşlerini engellemeye çalışan halkı, polis terörü ve mahkemelerle baskı altına alan politikacılar ve devlet yetkilileri bu katliamlardan sorumlu değil midir?
Yerli ve göçmen halk arasında din-dil-ırk ayrımını körükleyerek, göçmenleri en temel haklardan mahrum bırakarak, demogojik söylemlerle toplumu bölmek için, sürekli ‚islami terör‘ tehlikesine dikkat çeken, göçmenleri ‚entegre olmamakla‘ suçlayan, göç politikalarını yaptırımlar ve güvenlik çercevesinde gündeme getiren, 1990‘dan bugüne kadar 140 insanı katleden nazileri sürekli masum göstermeye çalışan politikacıların, ırkçılığın gelişip güçlenmesinde hiç mi payı yoktur? Bugün yetkililerin ve sorumluların şaşkınlıklarını belirtmesi, Başbakan Merkel’in ‚Almanya için utanç vericidir‘ sözleri samimiyetten uzaktır. Asıl utanılması gereken, nazilerin gelişmesine hizmet eden ırkçı-ayrımcı politikalardır. Kim ki gerçekten bu insanlık düşmanı nazilere karşıysa, her şeyden önce bunların gelişmesine zemin hazırlayan politikalardan vazgeçmelidir.
Emekçilerin birliğini güçlendirelim!
Emekçiler arasında din-dil-ırk ayrımı üzerinden devam eden bölücü politikaların sonuçları bir kez daha acı bir olayla kanıtlanmıştır. Bu bölünmüşlükten en fazla zararı emekçiler görmektedir. Bunun için emekçilerin birliği güçlendirmek konusunda daha fazla çaba sarfetmeleri gerekir. İnsanları sadece etnik kimlikleri ve görüntülerine bakarak katleden cetelere lanet okumak yetmez. Yeni katliamların engellenmesinin tek yolu, insanları din-dil ve etnik kimlikleri üzerinden ayrıma tabi tutan politikaların ve ırkçı- faşist örgütlerin yasaklanmasıdır. Bu katliamda payı olan, başta Anayasayı Koruma Teşkilatı‘nın Başkanı olmak üzere tüm yetkililer hesap vermelidir. Yerli ve göçmen emekçilerin eşit ve insanca ortak yaşamını teşvik edecek önlemler alınmalıdır.
Tüm emekçileri, bu katliamı protesto etmeye, nazilere karşı yapılan eylemlere katılmaya, yerli ve göçmen emekçiler arasında birliği güçlendirmeye çağırıyoruz!