Dünya işçi sınıfı, tarihinde ilk kez bir virüs nedeniyle 1 Mayıs’a çok özel bir durumda hazırlanıyor. Aralık sonunda Çin’de ilk kez tespit edilen ve birkaç ay içinde dünyanın neredeyse bütün bölgelerine yayılan koronavirüs, işçi ve emekçilerin, yoksul ve ezilen halkların yaşam koşullarını iyice çekilmez hale getirdi.
Resmi kaynaklara göre (17 Nisan) halen 2,2 milyondan fazla insan tedavi görüyor, 150 bin kişi yaşamını yitirdi, 550 bin kişi de yeniden sağlığına kavuşabildi. Bütün dürüst bilim insanları, yayınlanan rakamların, ‘buzdağının görünen ucu” olduğunu söylüyorlar.
KAPİTALİST KRİZ!
Değişik sanayi dallarında dünya genelinde durgunluk belirtileri 2019 yılının ortasından bu yana gündemdeydi. Uluslararası tekeller otomotiv, makine, çelik, petrokimya, kimya gibi kilit sanayilerde üretimlerini dünya genelinde aşağı çekmeye başladıkları gibi kısa çalışma, zorunlu izin, kitlesel işten çıkarma gibi yöntemlerle faturayı işçi ve emekçi kitlelere çıkarmaya başlamışlardı.
Koronavirüsün dünya genelinde bir salgına dönüşmesiyle birlikte, teklemekte olan dünya ekonomisi krize girdi. Uluslararası Para Fonu (İMF), en iyimser durumda dünya genelinde ekonomik daralmanın yüzde 3 dolayında olacağını, en kötü durumda ise yüzde 11’e çıkacağını bekliyor.
Her ne kadar sermaye ve hükümetleri tüm dünyada baş gösteren ekonomik krizin nedenini virüs salgını olarak gösterseler de bu, gerçeği yansıtmıyor. Koronavirüs ‘sadece’ aşırı üretimden kaynaklı krizin etkilerini daha da ağırlaştırıyor.
İŞSİZLİK, YOKSULLUK VE AÇLIK
Ekonomik ve sağlık alanında yaşanan krizin daha ilk haftalarından itibaren bunun işçi ve emekçiler için ne anlama geldiğini tüm dünyada görmekteyiz: ABD’de beş hafta içinde 22 milyon işçi işini kaybetti, sağlık sigortasından mahrum 50 milyon civarında emekçi sadakalarla karınlarını doyurmaya çalışıyorlar.
Sağlık önlemleri alma konusunda Avrupa Birliği (AB) de kelimenin tam anlamıyla iflas etti. Virüse karşı korunma amaçlı basit maskelerin, dezenfekte mamullerinin, koruyucu elbiselerin vb. olmaması, hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde yeterli sayıda yatak olmaması, AB genelinde uygulanan özelleştirme politikalarının sonuçlarını ortaya çıkardı.
Virüsün kasıp kavurduğu Asya ve Afrika kıtasında on milyonlarca insan karantinaya alındı, hiçbir yardım alamadıkları için karınlarını bile doyuramıyorlar. Salgın öncesinde de bu iki kıtada milyonlarca insan temiz içme suyuna ve yeterli besine ulaşamıyorlardı. Salgınla birlikte on milyonlarca insan mutlak açlık ile karşı karşıya.
Virüsün artık etkisini yitirdiği ileri sürülen Çin’de, hiçbir sosyal güvenlikleri olmayan 300 milyon göçebe işçinin akıbeti ise belli değil.
SERMAYENİN REFAHI İÇİN SAĞLIĞIMIZ TEHLİKEDE!
Diğer AB ülkelerinde yaşananlar Almanya’da da yaşandı. Virüse karşı korunma amaçlı basit maskeler, dezenfekte mamulleri, koruyucu elbiseler hala yeterli sayıda bulunamıyor ve fahiş fiyatlarla satılıyor. Hükümet virüsün yayılmasına karşı önlemleri çok geç aldı; okullar, büyük mağazalar çok geç kapatıldı, hala milyonlarca emekçi sağlıkları hiçe sayılarak çalıştırılıyorlar. Federal Merkez Bankası, Almanya genelinde kısa çalışmaya çıkanların “Nisan ayında 1 milyonun çok üstünde” olduğunu açıkladı. Emekçilerin bir kısmı kısa çalışmada, zorunlu izinde veya “Homo Office” (evden çalışma) olsa da milyonlarca emekçi hala çalışmakta!
Bugün “en sert önlemleri” almakla övünen Bavyera’da daha 15 Mart günü milyonlarca insan sandık başına çağrılarak yerel seçimler yapıldı. En fazla virüs vakasının ve ölümün Bavyera’da olması da tesadüf değildir.
KÖTÜNÜN İYİSİNİ İSTEMİYORUZ!
Sermaye yanlısı hükümet ve medya holdingleri dünyanın diğer ülkelerinde yaşananlara işaret edip, “Almanya’da durumumuz iyi” havası yaratmaya çalışıyorlar. Dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip Almanya neden başka ülkelerle karşılaştırılıyor? Kötünün iyisine razı olmamız için elbette!
Almanya’nın zenginlerinin kasalarında 6,6 trilyon euro nakit paraları var. Ama buna rağmen hazırlanan 1,2 triyon Euro’luk “kurtarma paketinin” yüzde 99’u yine bu zenginlere, bankalarına ve tekellere veriliyor! İşçi ve emekçilere ise aldıkları son maaşın yüzde 60/67 düzeyinde kısa çalışma parası, işsizlik ve yoksulluk reva görülüyor!
60 SAATLİK ÇALIŞMA HAFTASINA HAYIR!
Sermayenin bir dediğini ikiletmeyen hükümet, işçi ve emekçilerin kazanılmış tüm haklarına karşı ciddi bir saldırı başlattı. Kısa bir süre önce “kahraman” ilan edilen ve “sistemi ayakta tutanlar” olarak övülen başta sağlık emekçileri, market vb. alanlarda çalışanların günlük ve haftalık çalışma süreleri Federal Çalışma Bakanlığı’nın bir yönetmeliğiyle 12/60 saate çıkarıldı.
DGB ve üye sendikaların, sendika üyelerine sormadan onay verdiği ve şimdilik 31 temmuza kadar geçici olduğu ileri sürülen bu yönetmeliğin kalıcı hale gelmesi muhtemeldir. Aynı uygulama başta Avusturya (1 eylül 2018’den itibaren) olmak üzere birçok AB ülkesinde yürürlükte. Alman sermayesi çoktandır burada da günlük çalışma sürelerinin 12 saate çıkarılmasını talep ediyordu.
1 MAYIS’TA ALANLARA!
Federasyonumuz, Alman Sendikalar Birliği’nin (DGB) 1 Mayıs etkinliklerini 45 gün öncesinden iptal etmesini doğru bulmuyor. İşçi ve emekçilerin sağlık önlemleri alarak, 1 Mayıs işçi bayramını sokağa çıkarak kutlamasının olanaklı olduğunu düşünüyoruz. Almanya’nın birçok şehrinde mücadeleci sendikacılar, işyeri temsilcileri ve bazı sendika şubeleri 1 Mayıs günü alanlara çıkmaya hazırlanıyor.
Federasyonumuz, tüm işçi ve emekçileri; milyonlarca işçi ve emekçinin dar alanda çalıştırıldığı, bireysel ve toplumsal hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, günlük ve haftalık çalışma sürelerinin uzatıldığı, virüsün ortaya çıkardığı yıkımın faturasının işçi ve emekçilere kesilmeye çalışıldığı bir ortamda uluslararası işçi sınıfının BİRLİK, MÜCADELE VE DAYANIŞMA günü 1 Mayıs’ta olanaklı olan her yerde sokağa çıkmaya çağırıyoruz.
Taleplerimiz:
- Zorunlu izin veya kısa çalışma parası yerine tam ücret karşılığı işten muafiyet!
- İşten atmalar yasaklansın!
- Haftalık çalışma süreleri tam ücret ve personel karşılığı 30 saate düşürülsün!
- Bütün çalışma alanlarında gerekli tüm koruyucu önlemler alınmalı!
- Çalışma alanında tüm yasal kötüleştirmeler derhal geri çekilsin ve demokratik haklara getirilen kısıtlamalar kaldırılsın!
- Silahlanma harcamaları değil sağlık ve eğitim bütçesi artırılsın!
- Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine son verilsin! Sağlık hizmetleri kamu hizmeti olsun!
- Emeklilere, düşük ücretli işlerde çalışanlara ve sosyal yardım alanlara, insanca yaşayabileceği aylık verilsin!
- Krizin ve salgının faturasını zenginler ödesin!
* Hangi şehirlerde gösteri ve mitinglerin yapılacağına dair bilgiler şu adresten edinebilirsiniz: