21 Mart, 1966 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü olarak ilan edildi. O günden bugüne dünya genelinde, özellikle bu günü ilan edenlerin, ırkçılığa karşı mücadelede pek fazla yol katetmediğini söylemek mümkün. Bugün dünyanın bir çok ülkesinde ırkçı partilerin güç topladığına, bazı ülkelerde faşist eğilimleri içinde barındıran partilerin iktidar ortağı olduğuna tanık oluyoruz. “Demokrasinin beşiği” olarak gösterilen Avrupa’da Polonya, Macaristan, İtalya, Avusturya gibi ülkelerde ırkçı partiler iktidarda. Yaşadığımız Almanya’da da ırkçı Almanya için Alternatif (AfD) anamuhalefet partisi oldu. Bütün eyaletlerde parlamentoya girdi. Bu yıl Doğu Almanya’daki eyaletlerde yapılacak seçimlerde birinci parti çıkarak hükümeti kurma yetkisini alması da gündemde.
Irkçılık hükümet politikalarıyla destekleniyor!
AfD gibi partiler hükümetlerin senelerdir uyguladığı yanlış politikaların sonucu olarak palazlandılar. Sosyal kısıtlama politikaları sonucu yerli-göçmen tüm emekçilerin yaşamış olduğu sorunları suistimal ederek, göçmenler hedef haline getirildi. Irkçılar, sağlık hizmetlerinin kötüleşmesi, kiralarının yükselmesi, güvencesiz ve düşük ücretli işlerin yaygınlaşmasının sorumlusu olarak biz göçmenleri gösterdiler.
Dünyanın dört bir yanına silah satan, bölgesel savaşları çıkaran, milyonlarca insanın ülkesini terk etmesine neden olan hükümet bu değil mi? Böyle olmasına rağmen ırkçılar yalan söyleyerek, bu politikalardan mağdur olanlar da dahil olmak üzere, insanları gelecek korkuları üzerinden kandırıyorlar. Hükümet partileri izledikleri politikalarla ırkçıların gelişmesinin zemini yaratıyor.
Irkçı-faşistler cesaretlendiriliyor!
8’i Türkiye’den olmak üzere 10 kişiyi seri cinayetler şeklinde katleden ırkçı-faşist NSU üyelerinin yargılandığı dava tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. İstihbarat örgütlerinin katillerle bir çok yerde yollarının kesiştiği, polisin soruşturmaları savsakladığı , katliamlara devlet kurumlarının gözyumduğu algısı oluşmasına rağmen, dava asıl sorular yanıtlanmadan sonuçlandı. Gerçek suçlular gizlendi.
Federal İçişleri Bakanının Chemniz’de binlerce faşistin katıldığı gösterilerinden sonra, ‘Her sorunun anası göçtür’ açıklaması, bu çeteleri kimin koruduğunu açıkça gösterdi. Bugünde NSU davasının tam aydınlanmasını isteyen avukatlara karşı, NSU 2.0 adı altında polis içinde yuvalanmış Naziler tehditler savurmakta. Bunun için ırkçılığa karşı mücadelede ilk adım olarak, tüm ırkçı-faşist örgütler kapatılmalıdır. İnsanları din-dil-ırk, cins ayrımı üzerinden hedef gösterenler cezalandırılmalıdır.
Emekçilerin birliği ırkçılığı yenebilir!
Irkçı gelişmeler karşısında Alman halkının sessiz kalmadığını görüyoruz. Geçen sene Berlin’de ırkçılığa karşı 240 bin kişinin katıldığı gösteri, son yıllarda yapılan gösterilerin en kalabalığıydı. Her gün Almanya’nın bir çok kentinde irili -ufaklı eylemler gerçekleşmekte. Göçmenlerin ırkçılığa, ayrımcılığa, sosyal kısıtlamalara, savaş politikalarına, çevre eylemlerine daha fazla katılması, ırkçılığın geriletilmesinin en önemli halkasıdır. Yaşam merkezimiz olan bu ülkeyi, ancak yerli-göçmen emekçiler olarak birleşebildiğimiz ölçüde, ırkçılardan temizleyebiliriz.
Tüm emekçileri, 21 Mart vesilesiyle ülke genelinde yapılacak eylemlere katılmaya, Alman halkıyla tüm alanlarda yakınlaşmaya, ortak sorunlarımız için mücadeleyi, birliği, dayanışmayı güçlendirmeye çağırıyoruz.
DİDF Yönetim Kurulu
Köln, 18. 03. 2019