Fransa’da emekçilerin sosyal haklarını budayan, yeni vergilerle hayat pahalılığını artıran ve özünde halkı yoksullaştıran ekonomik politikalara karşı Fransız halkı ve gençliği dört haftadır sokaklarda bir direniş sürdürüyor. Fransız hükümetinin ‘Sarı Yelekliler’ olarak anılan bu halk hareketi, Almanya’da yaşayan işçi ve emekçiler açısından da anlamlı ve önemlidir. Çünkü sokağa dökülen Fransız halkının talepleri, Almanya’daki biz işçi ve emekçilerin de yakından ilgilendirmekte ve benzerlikler taşımaktadır.
Akaryakıt zammını protestoyla başlayan ve giderek talepleri genişleyerek devam eden eylemler, Fransa hükümetinin bazı tavizler vermesine yol açacak kadar etkili oldu. Ne var ki Sarı Yelekliler’in vergi düzenlemesinden, asgari ücretin insanca yaşanabilir bir düzeye çekilmesine kadar 42 talebi içeren deklarasyonundan da anlaşılacağı gibi, özünde halkı yoksullaştıran iktisadi politikalara karşı bir direnişe dönüşen eylemler, başından itibaren olağanüstü bir şiddete maruz kaldı. İşsizliğe, yoksulluğa, artan gelir adaletsizliğine, hayat pahalılığına ve yeni vergilere karşı yükselen mücadeleye karşı, devletin uyguladığı bu şiddeti kınıyoruz.
Sarı Yelekliler’in eyleminin faşist Le Pen yanlılarının eylemi olduğunu söyleyerek itibarsızlaştırmaya çalışan Fransa Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Macron, bu eylemlerin taşradan Paris’e kadar genişlemesini, toplumun diğer kesimlerden de destek bularak büyümesini engelleyemedi.
Peki ‘Sarı Yelekliler’, yani halk ne istiyor, neden sokaklara dökülüyor?
İşte meydanlarda dile getirilen taleplerden bazıları: Ücretlerin artması, asgari ücretin 1800 Euro olması; Liselerde yürürlüğe sokulmaya çalışılan lise bitirme ve üniversiteye giriş sınavı değişikliğinin iptal edilmesi; okullarda öğretmen açığının kapatılması… Ülkedeki iki büyük sendika federasyonunun da söz konusu talepler için 14 Aralık genel grev çağrısında bulunması önem taşıyor.
Macron ve Fransa basının, Sarı Yeleklilere karşı düzenlediği karalama kampanyası gelinen aşamada boşa çıkmıştır. Göstericilerin sağcılar tarafından desteklendiği yönünde yapılan açıklamaların doğru olmadığı, ilan edilen 42 maddelik manifesto açık olarak ortaya koyuyor. Göreve geldiğinde daha önce işbaşında olan partilerden farklı olduğunu ileri süren Macron, onlardan hiç de farklı olmadığını ve daha da pervasız olduğunu göstermiştir.
Diğer taraftan Sarı Yelekliler hareketi, hükümetlerin emekçilere yönelik saldırılarının direnişle püskürtmenin mümkün olduğunu açık olarak göstermiştir. Sarı Yelekliler’in talepleri, neoliberal politikalar yüzünden yaşam ve geçim imkanları daralan bütün emekçilerin talebidir. Almanya’da da daha iyi sağlık hizmeti ve çalışma koşulları için, ödenebilir konut için, ırkçılığa ayrımcılığa karşı, daha fazla silahlanmaya karşı mücadele eden biz emekçilerin talebi ile Fransız emekçilerinin taleplerinin özü aynıdır.
Sarı Yelekliler hareketi, Avrupa halklarının sağ-popülistlerle halka karşı acımasız sosyal politikalar izleyen neoliberal partiler ve liderlere mahkum olmadığını gösteriyor. Bu iki gerici anlayışın dışında eşitlik, adalet, kardeşlik temelinde bir seçeneğin mümkün olduğunu göstermiştir. Almanya’da 13 Ekim’de yapılan Unteilbar eylemi de böyle bir seçeneğin mümkün olduğuna işaret etmiştir.
Fransız işçilerinin, emekçilerinin ve halkının bu zor gününde yanında olmak önem taşıyor, çünkü Fransız halkı kazandığında hepimiz kazanacağız.
– Fransız emekçilerinin yoksulluk, işsizlik, düşük ücretli işlere karşı insanca bir yaşam talebi bizlerin de talebidir.
– Irkçılığa ve milliyetçiliğe karşı bütün uluslardan ve inançlardan emekçilerin ortak direniş aynı zamanda yükselen aşırı sağa da anlamlı bir yanıt olacaktır.
– Temel hak ve özgürlükler için sokağa çıkan Sarı Yelekliler hareketini selamlıyoruz.
– Mücadele eden kaybedebilir, mücadele etmeyenler ise baştan kaybetmiştir.
DİDF YÖNETİM KURULU
Köln, 10.12.2018