Federasyonumuzun 18. Genel Kongresi hafta sonunda Oberwesel’de yapıldı. Kongrede önümüzdeki dönem dört önemli karar alındı. Yeni yönetim kurulu için seçimler yaptı.
34 yıldır Almanya’da Türkiye kökenli göçmenler ile yerli emekçilerin birliği temelinde mücadele eden Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF), 14-16 Mart tarihleri arasında Rheinland-Pfalz eyaletinde bulunan Oberwesel kasabasında düzenlediği 18. Olağan Genel Kongresi’nde gelecek için bir dizi kararlar aldı, yeni yönetimini seçti.
35 bölgeden 140 delegenin katıldığı kongre, Berkin Elvan başta olmak üzere Gezi ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Kongrenin açılış konuşmasını yapan eski Genel Başkan Özlem Alev Demirel, iki yıl boyunca hem Almanya hem de Türkiye’deki gelişmeler konusunda birçok faaliyet yürüttüklerini ifade ederek, “Geride bıraktığımız iki yıl içerisinde emek ve demokrasi alanında önemli gelişmeler yaşandı. Bunların etkileri önümüzdeki dönemde de devam edecek. Özellikle Almanya’da zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum derinleşiyor ve yoksullaşmadan, kiralık işçilikten Türkiye kökenli göçmenler de önemli ölçüde etkileniyor. Federasyon olarak bu temelde geçtiğimiz dönem Almanya çapında kurulan Adil Paylaşım İnisiyatifi içerisinde yer aldık ve bu temelde mücadele yürüttük. Türkiye’de ortaya çıkan Gezi direnişiyle ilgili olarak da Almanya’da önemli dayanışma etkinlikleri düzenledik ve emek, demokrasi ve özgürlük güçleriyle dayanışmamız bundan sonra da güçlenerek devam edecek” dedi.
Dünya, Avrupa ve Türkiye’deki gelişmelerin değerlendirildiği bölümün ardından, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin karşı karşıya bulunduğu sorunlar delegelerin katılımıyla ele alındı.
BİRLİKTE MÜCADELE ÇAĞRISI
DİDF kongresinde katılan Alman örgüt ve kurumları temsilcileri ise yaptıkları konuşmalarda, geçtiğimiz dönem birlikte olumlu çalışmalarda bulunduklarını, bundan sonra da bu birlikteliğin güçlenerek devam edeceğini söylediler. Kongreye katılan Sol Parti Federal Parlamento Milletvekili Mattihas W. Birkwald, delegeleri Türkçe ve Kürtçe selamlayarak DİDF’le uzun bir süredir birlikte çalıştıklarını ve bunun her iki örgütü de olumlu etkilediğini söyledi. Birkwald, Almanya’daki ekonomik gelişmeler ve emeklilerin durumu konusuna ayrıntılı bilgiler vererek, işbaşındaki hükümetin ikiyüzlü bir politika izlediğine işaret etti.
Kongreye Alman Komünist Partisi (DKP) Hessen Eyalet Yönetim Kurulu üyesi Michael Beltz, Nazi Takibatına Uğrayanlar Birliği (VVN) temsilcisi Joacham Vogel, ATTAC Koordinasyon Kurulu üyesi Feorg Frigger, Blockupy temsilcisi Charlotte Albrecht birer konuşma yaptılar ve DİDF’e önümüzdeki dönem başarı dileklerini ilettiler.
DÖRT ÖNEMLİ KARAR ALINDI
Genel kongrede iki gün yapılan tartışmaların ardından değişik alanlara yönelik dört önemli karar alındı. Buna göre Almanya’da doğup büyüyen ancak Türk vatandaşı olarak kalma hakkı olan gençlerin askerlikten muaf bırakılması için bedelli askerliğe karşı bir kampanyanın düzenlenmesi, önümüzdeki yıl yerli ve göçmen emekçiler arasındaki ilişkileri güçlendirmek için ortak yaşam festivallerin düzenlenmesi, NSU davasının takip edilmesi ve bu temelde ırkçılığa karşı yerli örgütlerle birlikte etkinliklerin düzenlenmesi oy birliğiyle karar altına alındı. Ayrıca, DİDF’in çalışmasının önümüzdeki dönem eyaletler düzeyinde koordine edilmesi amacıyla “Bölge Kurulları”nın kurulması kararlaştırıldı.
SANDIKTA DEMOKRASİ GÜÇLERİNE DESTEK
DİDF Genel Kongresi’nde ayrıca Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının önümüzdeki Ağustos ayından itibaren, Türkiye’de yapılacak seçimler için bulundukları ülkelerde oy kullanmalarının gündeme gelmesi konusunda da bir karar alındı. Kararda, “Seçim sandıklarının Almanya’ya taşınması; buradaki vatandaşı Türkiye’deki siyasi saflaşmalar ekseninde bölme tutumunu güçlendirecektir. Biz Türkiye’de emekçi halkın istek ve özelmlerini, barıştan, demokrasi ve özgürlüklerden yana partileri destekleyeceğiz. Ancak burada yaşayan Türkiye kökenlilerin asıl ihtiyacı bulundukları ülkelerde seçme ve seçilme hakkının önündeki engellerin kaldırılmasıdır.” denildi.
17 KİŞİLİK YÖNETİM KURULU SEÇİLDİ
Kongre önümüzdeki iki yıl botunca görev yapacak yeni yönetim kurulunun seçilmesiyle sona erdi. Yapılan seçimlerde 17’si asıl olmak üzere toplam 19 kişilik yönetim kurulu seçildi.
KONGRE KARARLARI
KARAR 1: BEDELLİ ASKERLİK KAMPANYASI
Avrupa ülkelerinde kalıcı olarak yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin bedelli askerlik uygulamasından muaf tutulması uzun yıllardan beri önde gelen sorunlardan biri durumunda. Hükümetin iyileştirme adı altında getirdiği uygulamaya göre, 3 haftalık askerlik eğitimi yükümlülüğü kaldırılmış ancak bedel miktarı 10 bin Euro’ya yükseltilmişti. Gelen tepki ve şikayetler üzerine durumu değerlendiren hükümet, şu an uygulanmakta olan haliyle bedel miktarını 6 bin Euro’ya indirdi.
Federasyonumuz, ayrıca vicdani reddin temel bir insan hakkı olduğundan hareketle zorunlu askerliğe karşıdır ve bunun Türkiye Devleti tarafından da tanınmasını talep eder.
Almanya’da koalisyon hükümetinin opsiyonlu vatandaşlık uygulamasında değişikliği gündemine almasına bağlı olarak, burada doğan Türkiye kökenlilerin çifte vatandaş olma imkanı edinmeleri, beraberinde bedelli askerlik sorununu bir kez daha gündeme taşımaktadır. Alman vatandaşlığına geçerek askerlik sorunundan ‘kurtulan’ gençler de, çifte vatandaş olmaları halinde, bedelli askerlik gereği 6 bin Euro ödemek zorunda bırakılacaklar. 21 günlük zorunlu askerlik uygulamasından vazgeçen hükümet, ancak bedel almaya devam etmektedir. Bu da uygulamanın asıl amacının para toplamak olduğu açık olarak anlaşılmaktadır.
Geniş kesimler arasında, yıllardır tepki duyulan ve şikayet konusu olan bedelli askerlik uygulamasına karşı kapsamlı ve etkin bir mücadele örgütlemek gerektiği ortadadır. Bir dizi etkinlik ve eylem (imza kampanyası, toplantılar, protestolar vb.) içerecek tarzda ve en önemlisi çok yaygın bir kesime ulaşarak yürütülecek böyle bir girişim/kampanya Federasyonumuzun geniş kesimler arasında tanınma ve etkisini geliştirme açısından da önemli bir araç olacaktır.
“Soyguna son”, Bedele Hayır” mesajlarını içerecek kampanyanın temel talebi; Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının bedelli askerlik uygulamasından muaf tutulmasıdır.
Ne zaman ve hangi materyallerle başlatılıp ne kadar sürede tamamlanacağı konusunda Yönetim Kurulu’na görev verilmek üzere, kongremiz bedelli askerlik uygulamasına son verilmesi talebiyle bir kampanya yürütülmesini karar altına almıştır.
KARAR 2/ Ortak Yaşam Festivalleri
Federasyonumuz kurulduğu günden bu yana yerli ve göçmen emekçilerin ortak yaşamı ve mücadelesi için mücadele etmekte. Bu doğrultuda senelerdir bir çok etkinlik yapıldı ve yapılmaya devam etmekte. Birlikte yaşam, birlikte mücadele fikrinin güçlenmesi ve bu çabanın istikrara kavuşması için, aynı slogan ve amblemle 2014 senesinde bölgelerden başlayarak ve gelenekselleşecek biçimde sokak şenlikleri; açık hava festivalleri düzenlenmelidir. Kongremiz, hazırlıklarına bugünden başlayarak 2015 senesinde de merkezi bir ortak yaşam festivalinin yapılmasını karar altına almıştır.
Yerli kurumlarla çalışmayı ve yakınlaşmayı ilerletecek, ortak yaşamı teşvik edenlerin, katkı sunanların ödüllendirileceği, değişik uluslardan emekçilerin kültürlerinin buluştuğu bu şenlikler, federasyonumuzun varlık nedenini daha anlaşılır kılmada yardımcı olacaktır.
KARAR 3/ Eyalet/Bölge Kurulları:
Eyalete özgü çalışmalar yürütmek; merkezi çalışmaların bölgelerde hayata geçmesine katkı sunmak amacıyla eyalet veya YK’nın belirlediği bölgelerdeki derneklerin 3er temsilciyle katıldığı; yılda en az 3 kez bir araya gelen Eyalet/Bölge kurulları oluşturulup işletilecektir.
KARAR ÖNERİSİ 4
NSU Davası’nın tamamlanma döneminde ve Kasım 2014 tarihinde Alman ve Türkiyeli kamuoyunda ırkçılığa karşı ortak tutum almayı amaçlayan ; bu amaçla (okullar-sendikalar-demokratik kurumlar gibi) değişik yerli örgütlerle birlikte politik, kültürel vb. etkinlikler gerçekleştirmek ve davanın takibini sürdürmek üzere merkezi ve bölge düzeyinde hazırlıklar başlatılacaktır.
Türkiye Seçimleri için yurt dışına gelen sandıklarla ilgili Federasyonumuzun Pozizyonu
Türkiye’de siyaset sahnesi sıradşı ve çalkantılı bir dönemden geçmekte; Kürt Sorunu, Çözüm Süreci; Gezi olayları; “17 Aralık Yolsuzluk krizi” gibi gelişmeler Almanya’daki Türkiye kökenliler arasında da daha yoğun olarak izlenmekte; etki yaratmakta.
30 Mart seçimlerinin krtik bir dönemeç özelliği kazanmasının ardından, Ağustos 2014’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye gibi Almanya’daki (vd. Avrupa ülkelerinde) Türkiyeliler açısından da ilgiyle izlenecek görünmekte; bu vesileyle farklı siyasi çevrelerin Almanya’da da propaganda-örgütlenme çalışmalarına hız vereceği; Türkiyeli göçmenleri siyasal bakımdan etkileme çabalarını yoğunlaştıracakları görünmektedir.
Ağustos ayındaki bu seçimlerin Almanya açısından bir başka önemli özelliği ise, Alman ve Türk Hükümetleri arasında varılan uzlaşmaya bağlı olarak, geçmişte sadece gümrük kapılarıyla sınırlı oy kullanma işleminin Almanya’da belli başlı merkezlere seçim sandıkları konması oluşturmaktadır. Seçim sandıklarının Almanya’ya getirilmesi, değişik siyasi partilerin propaganda ve seçim çalışmalarını buraya taşımaları; Türkiye kökenli kitlenin gündemine farklı konuları taşımayı beraberinde getirecektir.
Federasyonumuzun tutumu şu konuda açıktır: Yaşam merkezi Almanya olan Türkiye kökenli göçmenlerin önceliği Almanya’daki siyasal hayata katılımdır: Bu da sadece siyasi partiler ve seçimlerle sınırlı olmayıp; sendikalar, öğrenci örgütleri, veli inisiyatifleri, mesleki örgütler, halk inisiyatifleri, demokratik kitle örgütlerinde vb. yerli halkla birlikte yer almak, farklı ihtiyaç ve talepleri için bu alanlarda örgütlenmek anlamına gelmektedir.
Bu ülkede yaşamaktan kaynaklı sorunların çözümünün başlıca yolunun burada yerli halkla siyasal-sosyal-kültürel her bakımdan kaynaşmak-ortaklaşmak olduğu; seçim sandıklarının buraya taşınmasının, bu süreci olumsuz etkileyeceği açıktır.
Burada yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin Türkiye’deki gelişmelere de ilgi duyması, bu gelişmeler konusunda tutum alması (tepki veya dayanışma şeklinde) da elbette doğaldır; objektif bir gerçekliktir ve emekçilerin dayanışması açısından da bir ihtiyaçtır. Ancak bu, siyasi hayata katılımın merkezine Türkiye’yi koymak anlamına gelmez, gelmemelidir.
Bu nedenle, seçim sandıklarının buraya taşınmasını; buradaki vatandaşı Türkiye’deki siyasi saflaşmalar ekseninde bölme tutumunu, uygun bir içerikle teşhir ederken; diğer taraftan da Türkiye’de emekçilerin, demokrasi güçlerinin taleplerini destekleme; başta AKP olmak üzere halk düşmanı politikaların mahkum edilmesi yönünde bir propaganda-teşhir-aydınlatma faaliyeti yürütmeye ihtiyacımız bulunmaktadır.