17 Eylül’de Berlin, Hamburg, Köln, Frankfurt, Stuttgart, München ve Leipzig’de TTİP ve CETA’ya karşı yapılacak yürüyüşlere katılalım.
Avrupa Birliği (AB), ABD ve Kanada ile yeni bir ticaret anlaşması imzalama girişimlerinin sonuna yaklaştı. Hazırlıkları uzun zamandır devam eden CETA (AB-Kanada Serbest Ticaret Anlaşması) Ekim ayında yapılacak AB-Kanada Zirvesi’nde imzalanmak isteniyor. CETA’nın imzalanması, ABD ile AB arasında imzalanması planlanan Transatlantik Serbest Yatırım ve Ticaret Anlaşması’nın (TTIP) da yolunu açacaktır. CETA ve TTİP gündeme geldiğinden itibaren başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın pek çok ülkesinde sendikaların, işçi ve demokratik kitle örgütlerinin yoğun tepkisine neden olmuştur.
10 Ekim 2015’de Berlin’de 250 bin kişi, 23 Nisan 2016’da Hannover’de 90 bin kişi TTIP ve CETA’nın geri çekilmesi için sokağa çıktı. Sadece Almanya’da değil, dünyanın dört bir yanında bu yasaların geri çekilmesi için işçiler emekçiler sokaklara dökülmekte. Bütün tepkilere rağmen hükümetler, sermayenin daha fazla para kazanabilmesinin önünü açmak için bu yasalardan ısrar etmekte. Eğer bu yasalar yürürlüğe girerse dünyanın dört bir yanında işverenlerin en azami kar elde etmesi garantiye alınacak.
Çünkü bu yasalarla;
Ulusal hukuk askıya alınarak, tekellerin işçilerin kazanımlarından ortaya çıkan zararları, halkın ödediği vergilerden tahsil edilecek.
İşçi ve emekçilerin canı ve kanı pahasına kazanmış olduğu ulusal ve uluslararası hakların gasp edilmesinin yolu açılacak.
Çalışma koşulları, işçi ücretleri azgın bir rekabet ortamının girdabına sokularak, asgari ücretin, toplu sözleşmelerin olanakları azaltılarak,çalışanların yaşam koşulları kötüleşecek.
Tekellerin dünyanın dört bir yanında yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tamamen talan etmesinin önü açılacak.
Sermayenin azami kar elde edebilmesi için, doğamızı koruyan, insanlığın sağlıklı beslenmesi doğrultusunda ve sağlık hizmetlerinin etik kurallarına uygunluğu için insanlığın elde ettiği kazanımların yok edilmesinin önü açılacak.
Sermayenin insanlığın geleceği ile oynamasına izin vermeyelim!
Bu yasaların uygulanması doğal olarak, dünya genelinde işsizliği, yoksulluğu, savaşları, insanların ülkelerini terk etmesini hızlandıracaktır. Bugün milyonlarca insanın ülkesini terk etmesinin, işsiz, yoksul olmasının esas nedeni de bu yasaları gündeme getiren AB ülkeleri, ABD, Kanada gibi emperyalist ülkelerin ve tekellerinin politikalarıdır. Savaşların, yoksulluğun esas nedeni 67 kişinin mal varlığının 3,5 milyar insandan daha fazla olduğu bir sistem değil midir? Bu yasaların hayata geçmesi, daha fazla insanın yoksullaşmasından başka bir anlam ifade etmeyecektir. Ve dünyanın neresinde olursa olsun, etkilerini her emekçi-işçi, yoksul halklar hissedecektir.
Sermaye sömürü politikalarının üstünü kapatmak için, işçilerin-emekçilerin dini ve etnik kimlikleri üzerinden bölmeye çalışıyor. Bu çabalar son dönemlerde yeniden yoğunlaştı.
Bunun için 17 Eylül’de yapılacak yürüyüşlere tüm Türkiyelileri katılmaya çağırıyoruz. 17 Eylül aynı zamanda emekçilerin birliğini ve kardeşliğini güçlendirmenin olanağıdır.