1 Mayıs bütün dünyada işçi sınıfı ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak bir kez daha kutlanacak. Değişik uluslardan ve inançlardan işçiler ve emekçiler taleplerini dile getirmek için yine alanlarda olacak. Emperyalist devletlerin savaş politikalarına, sermaye sahiplerinin milyonlarca insanı açlığa ve yoksulluğa mahkum eden sömürü politikalarına karşı; baskısız, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya özlemi dile getirilecek. Tüm dünya işçileri kardeş olduklarını bir kez daha haykıracak.
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli işçiler olarak şimdiden bu kardeşlik çağrısına kulak verelim, 1 Mayıs alanlarında birleşelim!
Savaşa ve silahlanmaya hep beraber ‘Hayır’ diyelim!
İçinden geçtiğimiz süreçte emperyalist ülkeler arasında savaş tamtamları her gün biraz daha yükseliyor. Enerji kaynaklarını denetlemek ve hegemonya alanlarını genişletmek isteyen güçler, Suriye örneğinde olduğu gibi “terörizme karşı mücadele” adı altında savaş politikalarını her gün biraz daha derinleştiriyor. Bugün sözde karşı çıktıkları terör örgütlerinin onların eseri olduğunu artık dünya alem biliyor.
Keskinleşen paylaşım mücadelesinde silahlanmaya ayrılan bütçeler olağanüstü düzeyde artırılıyor. NATO’nun üye ülkelere dayattığı bütçenin yüzde 2’sinin “savunmaya” ayrılması kapsamında Almanya’da kurulan yeni hükümet silahlanmaya ayırdığı bütçeyi 35 milyar Euro’dan 70 milyar Euro’ya yani tam iki katına çıkardı. Bölgesel savaşların olduğu tüm ülkelere silah satışını hızlandırdı. Savaşın ve silahlanmanın faturası her yerde işçi ve emekçilere kesiliyor. Esas zararı işçiler, memurlar, kadınlar, gençler çekecek. Dünyanın neresinde olursa olsun sıkılan her kurşun yoksul bir işçi çocuğunun ölümüne, emekçinin ekmeğinin küçülmesine neden oluyor. Bu nedenle savaşa ve silahlanmaya hayır demek, Almanya’nın yurtdışına silah satışının derhal yasaklanmasını talep etmek için 1 Mayıs’ta alanlarda olalım!
Daha iyi eğitim, daha iyi sağlık, daha iyi çalışma koşulları ve yoksulluğa karşı alanlarda olalım!
Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Almanya’da 55 yaşın üstünde 5,6 milyon insan yoksul, 2,5 milyon çocuk sosyal yardımla geçinmek zorunda. Alman Sendikalar Birliği (DGB) verilerine göre 40 milyon çalışanın olduğu Almanya’da her üç çalışandan biri yarım gün, düşük ücretli, taşeron ve güvencesiz işlerde çalışıyor.
Asgari ücretle çalışan milyonlarca insan geçim derdinde. Okulların ve hastanelerin durumu içler acısı. Sağlık alanında çalışanların sayısı yetersiz. Ödenebilir konut bulmak neredeyse imkansız. Yeni kurulan hükümet bu sorunları çözme adına tek bir adım atma niyetinde değil. Sözüm ona bu sorunları çözmek için ayırdıklarını ifade ettikleri milyarlar, inşaat ve telekomünikasyon şirketlerine hibe edilmekte. Hükümet esas olarak tekellerin daha fazla kar elde etmesi için, çalışma koşullarını daha da esnekleştirmek, hastanelerin para getirmeyen bölümlerini kapatmak, sağlık alanındaki personel açığını ucuz iş gücü getirerek çözmek peşinde. Hükümetin emekçi düşmanı politikalarına karşı sesimizi yükseltmek için 1 Mayıs alanlarında buluşalım!
Bölünmeye ve kutuplaşmaya karşı, emekçilerin birliği için
İşçi ve emekçilerin din, dil, ırk ayrımına tabi tutularak bölünmesi en fazla hükümet ve sermayenin işine geliyor. Bunun için insanların inançları, etnik kimlikleri sürekli kaşınarak bölünmüşlük bilinçli bir şekilde derinleştirilmekte. Bu yetmezmiş gibi, çalışma koşullarını da sürekli esnekleştiren, taşeron şirketleri teşvik eden politikaların sonucu olarak, aynı hallede çalışan yüzlerce işçinin birbirinden kopartılmakta. İşçiler arasında rekabet, etnik ve dini kimlikler üzerinden yürütülüyor. Yeni içişleri bakanının göreve başlar başlamaz gündeme getirdiği konular, ayrımcı politikaların derinleşeceğinini gösteriyor. Irkçı AfD’yi aratmayacağının sinyallerini verdi. Bunun için bugün din-dil-ırk ayrımı yapmadan, işçilerin-emekçilerin daha fazla birleşmeye ihtiyacı bulunmakta.
İşçi ve emekçileri yerli – göçmen, Hıristiyan – Müslüman, Türk – Kürt diye bölmeye çalışanlar işçi ve emekçilerin dostu olamazlar. Bugün yaşadığımız bütün sorunların esas nedeni, işçi ve emekçilerin birliğinin ve ortak mücadelesinin zayıflığından kaynaklanıyor.
Bu nedenle çare, aynı fabrikada, işyerinde çalışan, aynı okula giden, aynı semtte yaşayan farklı uluslardan işçilerin ortak talepleri etrafında birleşmesinde ve harekete geçmesindedir. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli işçiler olarak her türden bölünmüşlüğe, ayrımcılığa, yoksulluğa, kiralık ve taşeron işçiliğe karşı, emeğimiz, alınterimiz için 1 Mayıs’ta sendikalarımızla, örgütlerimizle birlikte alanlarda yerimizi alalım.
DİDF YÖNETİM KURULU