7 Ekim günü Hamas’ın başlatmış olduğu saldırıların ardından, İsrail hükümetinin savaş ilan ederek Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar büyük bir katliama dönüşüyor. Dünyanın en büyük açık cezaevi haline getirilen ve 2,2 milyon insanın en ağır koşullarda yaşadığı Gazze yerle bir edilmek isteniyor. Şu ana kadar 400 bine yakın insan evsiz kalmış, onlarca hastane yıkılmış, milyonlarca insanın elektrik, su, gıda gibi en doğal yaşam kaynaklarına ulaşması İsrail devleti tarafından yasaklanmıştır. BM Genel Sekreteri ve AB Dışişleri Komiseri bile, bu uygulamanın uluslararası anlaşmalarla bağdaşmadığını, büyük bir insanlık trajedisine neden olacağını belirterek, İsrail’in bu karardan vazgeçmesini istemektedir. Her iki taraf da çatışmalara derhal son vermeli, Gazze üzerindeki kuşatmaya son verilmelidir.
Savaş değil, barış desteklenmelidir!
Başta ABD ve Almanya olmak üzere batılı devletler Hamas’ın sivillere yönelik yapmış olduğu katliamı da gerekçe göstererek, İsrail’e sınırsız desteklerini açıkladılar. Bu destek Gazze’ye yönelik saldırıları, yapılacak katliamları büyütecektir. 75 yıldır bölgede süren çatışmaları ve sorunları çözmek için, uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınan Filistin halkının haklarının İsrail devleti tarafından tanınması için hiçbir ciddi adım atmayan bu devletlerin de yaşanan katliamlarda payı vardır. Batılı devletlerin her fırsatta İran ve Lübnan’ı, Hamas destekçileri olarak hedef göstermeleri, ABD’nin bölgeye savaş gemileri göndermesi tehlikeli bir gelişmenin ciddi işaretleri. Bunun için tüm emperyalist devletler bu bölgeye müdahale etmekten vazgeçmeli, silahlı güçlerini bölgeden hemen çekmelidir!
Antisemitizme ve demokratik hakların kısıtlanmasına hayır!
Alman hükümeti ‘teröre destek verilebilir, antisemitizm yapılabilir’ gibi gerekçelerle Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini yasaklıyor. Bu açıkça anayasal demokratik bir hakkın ihlalidir ve kabul edilmesi mümkün değildir. Topyekûn Filistinliler ve Müslüman inancından insanlar ‘suç işleyebilir’ diye, demokratik hakların kısıtlanması, ırkçılığın-gericiliğin gelişmesine zemin yaratılacaktır.
Hamas’ın sivillere yönelik katliamını kınamak yetmiyor. Ama İsrail de şunu yapıyor demek bile yasaklanmak isteniyor. Antisemitizm ve sivillere yönelik saldırıların kabul edilmesi asla mümkün olamaz. Ancak devletlerin ve bugün İsrail devletinin işlediği suçları eleştirmeyi, Filistin halkıyla dayanışmayı yasaklamak da asla kabul edilemez.
Halkların kardeşliğini güçlendirelim!
Filistin topraklarında Müslüman, Yahudi ve Hristiyan inancından, değişik uluslardan halkların barış içinde ve eşit koşullarda yaşaması mümkündür.
İsrail’de ve dünyanın değişik yerlerinde yaşayan on binlerce Yahudi kökenli insan, hükümetlerinin işgal ve baskı politikalarına karşı, Filistinlilerin haklarının tanınması için mücadele etmektedir. Bugün de onlarca İsrailli örgüt, katliamın ve yaşanan olayların esas sorumlusunun Netanyahu hükümeti olduğunu ifade ederek, İsrail hükümetinin değişmesi için mücadele etmektedir.
İsrail ve Filistin topraklarında halkların kardeşçe yaşamasını savunan onlarca oluşum var. Bunların güçlenmesi için Yahudi düşmanlığına asla izin vermeden, barış isteyen herkesle Filistin ve İsrail halklarıyla dayanışmayı güçlendirelim.
Çünkü bölgede gerçek ve kalıcı barış ancak ve ancak halkların kardeşliğinin güçlenmesiyle mümkün olacaktır.
Bunun için İsrail devletinin işgal ettiği topraklardan hemen çekilmesini, 1967 yılında yapılan anlaşma çerçevesinde iki devletli çözümün koşullarının oluşmasını talep edelim! Emekçiler arasında din, dil, renk ayrımı yaparak, halklar arasında düşmanlık yayan ırkçı, gerici örgütlere karşı mücadele edelim!