21 Mart Birleşmiş Milletler tarafından 1966 yılında “Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü” ilan edildi. Bir senedir yaşanan pandemi yoksulların daha yoksul, zenginlerin daha zengin olmasını sağladı. Adaletsizliğin derinleşmesi virüsün değil, her fırsatta sermayeyi koruyan hükümetlerin eseri. Pandeminin derinleştirdiği kapitalizm krizi böyle dönemlerde ırkçılık da yaygınlaşıyor. Aynı kaderi paylaşan emekçiler, din, dil, ten rengi, cinsiyet, yaşlı, genç, yerli, göçmen… gibi farklılılar üzerinden bölünüp karşı karşıya getiriliyor.
Önümüzdeki yıllarda “ırkçılık virüsü”nün emekçilere daha fazla zarar vermesini engellemenin tek yoluysa, değişik uluslardan emekçilerin birliğinden ve ortak mücadelesinin güçlenmesinden geçiyor.
IRKÇILIK HÜKÜMETİN ELİYLE GÜÇLENİYOR
Dünya genelinde olduğu gibi Almanya’da da senelerdir devam eden emek sömürüsüne dayalı sermaye politikaları, emekçilerin çalışma ve yaşama koşullarını zorlaştırdı. Kamu hizmetlerinin özelleşmesi, sosyal hakların kısıtlanması, düşük ve güvencesiz işlerin yaygınlaşması milyonlarca insanın gelecek kaygısını artırdı. Bugün bütün eyalet parlamentolarında temsil edilen AfD, hükümetlerin oluşturduğu bu zeminde ortaya çıktı ve güç topladı. Irkçılar, Alman emekçilerini kendi gerici politikalarının parçası haline getirmeye çalışırken, asıl olarak kapitalist sisteme yönelmesi gereken öfkenin hedefini saptırıyorlar.
IRKÇI-FAŞİSTLER CESARETLENDİRİLİYOR
8’i Türkiye kökenli olmak üzere 10 kişiyi seri cinayetler şeklinde katleden ırkçı-faşist NSU üyelerinin yargılandığı dava tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Devlet katliamda parmağı olan istihbarat örgütlerinin üstünü kapattı. Bu dava faşistleri daha da cesaretlendirdi. Hanau Katliamı, birlikte yaşamdan yana olan CDU’lu politikacı Walter Lübcke cinayeti göz göre göre gerçekleşti.
Son yıllarda devletin güvenlik teşkilatlarında ırkçı-faşist örgütlenmelerin olduğu ortaya çıktı. Bunların dağıtılması için halen atılmış ciddi bir adım yok. Hükümet derhal tüm ırkçı-faşist örgütleri kapatmalıdır. İnsanları din, dil, renk, cins ayrımı üzerinden hedef gösterenler cezalandırılmalıdır. Irkçılığa hukuksal olarak zemin hazırlayan gerici yasalar iptal edilmeli, yerli ve göçmenler her alanda eşit haklara sahip olmalıdır.
EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ IRKÇILARI YENECEK!
Irkçılık esas olarak sermayenin çıkarlarına bağlı olarak değişik uluslardan ve inançlardan emekçileri bölmenin; emek sömürüsünü gizlemenin bir aracı olarak kullanılmakta. Hükümetler yıllardır açıktan ya da örtülü, sosyal sorunların sorumlusu olarak göçmenleri göstermekte, günah keçisi ilan etmektedir. Ve ırkçılık sadece göçmen ve yabancılara değil, yerli halka ve emekçilere de kaybettirmektedir.
Diğer taraftan şu da bir gerçektir ki, Alman emekçileri ve gençleri ırkçı örgütlenmelere, göçmenlere ve mültecilere yönelik insanlık dışı saldırılara, katliamlara sessiz kalmıyor. Hanau Katliamı’nın birinci yıldönümünde binlerce insan bir kez daha sokağa çıktı. Göçmenler olarak, Alman emekçileriyle birliğimizi güçlendirebildiğimiz ölçüde, ırkçılık zayıflayacak, ırkçı-milliyetçi poliitkalar boşa çıkarılabilecektir.
Göçmenlerin ırkçılığa, ayrımcılığa, sosyal kısıtlamalara, savaş politikalarına, çevre eylemlerine daha fazla katılması bu açıdan önem taşıyor. Yaşam merkezimiz olan bu ülkeyi, ancak yerli ve göçmen emekçiler olarak birleşebildiğimiz ölçüde, ırkçılardan temizleyebiliriz.
DİDF olarak, tüm emekçileri, 21 Mart vesilesiyle ülke genelinde yapılacak eylemlere katılmaya, Alman halkıyla hayatın tüm alanlarında yakınlaşmaya, ortak sorunlarımız için mücadeleyi, birliği, dayanışmayı güçlendirmeye çağırıyoruz!
Bildiriyi indirmek için: