IG Metall, yaklaşık üç aydır değişik bölgelerde yeni bir toplu iş sözleşmesi için görüşmeleri sürdürüyor. Son TİS döneminde, metal işçilerine zam verilmemişti. Buna ek olarak, birçokları için kısa çalışma gündemdeydi ve bu da yüzde 33’e varan ücret kaybı anlamına geliyordu. Yani metalcilerin reel ücret kaybını sineye çekmeleri istenmişti.
ÜCRET KAYBINA HAYIR!
Krize giren birkaç şirket dışında, metal ve elektrik şirketlerinin çoğu iyi karlar elde ediyor. Federal ve eyalet hükümetlerinin kurtarma paketleri sayesinde (toplam 1,5 milyar euro) “zombi şirketler” olarak anılan iflasın eşiğindeki şirketlerin bile yapay olarak ayakta kalmaları sağlandı. Bu işkolunda önümüzdeki döneme ilişkin sipariş durumu da iyi görünüyor. Ancak buna rağmen, şirket merkezlerindeki beyefendiler hissedilebilir bir düzeyde ücret artışı almamızı istemiyorlar. Bunun yerine, “krizin yüklerinden” yakınıyorlar ve geçmiş dönemin kazanımlarını geri almak istiyorlar! Vardiya zamları olduğu gibi yıllık ödemeler (kardan pay, Noel ikramiyesi) de hedefte.
KRİZİN YÜKÜ KİMİN SIRTINDA?
Ama krizin yükünü gerçekte kim çekiyor? Elbette biz işçiler, emekçiler! Kimimiz kısa çalışmaya çıkıp az parayla idare etmek zorunda kalarak, kimimiz geçici ve kiralık işçi olarak çalıştığımız için işimizi ilk kaybedenler olarak, kimimiz “Homeoffice” adı altında çocuk-mutfak vb. ev işlerinin yanı sıra ‘normal’ işimizi yapmak zorunda kalarak… Son derece büyük sağlık risklerine rağmen, maskeyle çalışmak gibi zor koşullar altında ve neredeyse hiç mesafenin korunmadığı işlerde çalışmak zorunda olan da bizleriz. 75 dakika maskeyle çalıştıktan sonra temiz havada 30 dakikalık bir mola vermenin sağlımız için en uygun yöntem olduğu bilimsel olarak kanıtlanmasına rağmen, işçi arkadaşlarımızın çoğu yeterince nefes bile almadan çalıştırılıyorlar!
Gerçek olan budur arkadaşlar; krizin yükü yukarıda saydıklarımızdır ve bunlar, hissedarlar ve yönetim kurullarındaki şeflerin değil, işçi ve emekçilerin sırtına yakılmıştır! Hissedarlar için kar dağıtımları ve şeflere ekstra ikramiye ödemeleri açısından ise bu dönemde de değişen pek bir şey olmadı.
GÜVENLİK İSTİYORUZ
Elbette belirsizliğin hakim olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Koronavirüs salgını, bir yıldan fazla bir süredir tüm dünyayı kasıp kavuruyor. Virüs resmi olarak 100 milyondan fazla insana bulaştı ve 2,5 milyondan fazla insan bundan dolayı yaşamını yitirdi. Ama ne var ki, halen herkes için makul bir aşılama programı veya yeterli aşı bulunmuyor. İlaç şirketlerinin patentlerini toplumsallaştırmak ve dünyadaki tüm insanlara ulaştırmak yerine patentlerden büyük karlar elde etmeleri sözkonusudur.
Hala testler için para ödememiz, FFP2 maskelerini ve dezenfektanları kendimiz satın almamız gerekiyor. Bu herkesi maddi olarak zorluyor, sözde “yüksek kazançlı” olan metal işçileri de bundan muaf değil! Düşük ücretli sektörlerde çalışan veya işsiz olan arkadaşlarımız, kendilerini düzgün bir şekilde koruma konusunda olduğu gibi, olağan günlük yaşamlarını sürdürmede de zorlanıyorlar. Bu arkadaşlarımızın çoğu sadece bankalara borçlu değil. Kira vb. gibi borçları da gündemde.
Bu yüzden güvenli bir yaşam ve güvenli işler istiyoruz! Ve bunun için kayda değer ücret artışına ihtiyacımız var!
METALCİLERLE DAYANIŞMAYA!
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) olarak, IG Metall sendikasının, Gesamtmetall’e yönelik talepleriyle dayanışma içinde olduğunu beyan ediyoruz. Üyelerimizin önemli bir bölümü IG Metall üyesidir ve çeşitli metal ve elektrik şirketlerinde çalışmakta ve güvenli bir gelecek için hepinizle birlikte mücadele etmekteler. Tüm olanaklarımızla metal işçilerinin haklı talepleri için verdiği mücadelenin yanında olacağız.
Hepimize başarılar!