Bu yıl 8 Mart’ı tüm dünya kadınları pandemi koşullarında karşılıyor. Evde, iş yerinde ve sosyal hayatta pandemi herkesi etkiledi, ama herkesi eşit bir şekilde değil. Pandemi, çalışma saatlerinde, ücretlerde veya eve kapanma nedeniyle aile-çocuk bakımı işlerinde kadınlara erkeklerden daha fazla yük getirdi. Öyle ki, toplumun temel ihtiyaçlarının sağlandığı iş kollarında çalışanların çoğu kadınlar. Daha da zorlaşan koşullara rağmen ücretler halen düşük ve çalışma şartları ağırlaştı. Pandemi nedeniyle kısa çalışma uygulanan iş yerlerindeki ücretler ise asgari geçim için bile yeterli değil. Moda devi H & M firmasında olduğu gibi, çocuklu kadınlar esnek çalışma koşullarına uyamadığı için kapı önüne koyuluyor. İşten atmalar ve iflaslar yoksulluğu daha da artırıyor. Toplumda en düşük ücreti kazananların göçmen kadınlar olduğu istatistiklerde yer alıyor.
Kadınlar, güzel sözler değil, eşit ve insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyor. Alkışla ne kira ödenebiliyor, ne buzdolabı doldurulabiliyor ne de çocukların ihtiyaçları karşılanabiliyor. Bunun için kadınlara hem bugün hem de emeklilik için daha iyi bir ücret ödenmeli!
GELENEKSEL CİNSİYETÇİ ROL AYRIMINA HAYIR!
Pandemiyle birlikte kadınların artan yoksullaşma tehlikesinin yanı sıra, eve kapanma, okullar ve kreşlerin kapalı olması nedeniyle evdeki işlerinin yükü daha da arttı. Sonuçta ücreti ödenen işler azaldı, bakım işleri arttı.
Hans-Böckler Vakfı’nın verilerine göre; işyerlerinde kadınlar pandemi öncesi haftada erkelerden beş saat daha az çalışıyorlardı. Şimdi ise, kadınlar evde çocukların bakımı ve dersleriyle ilgilendiği için bu fark onbir saate çıktı. Kadınlar hem anne hem öğretmen oldu. Bunun çözümü çocuk bakımının sadece kadınların işi değil, toplumun görevi olmasındadır. 30 saatlik iş haftasının uygulanmasındadır. Kreşler ve okullardaki programların çalışan kadınların şartlarına göre düzenlenmesindedir. Yeterli ve ücretsiz kreşler için daha fazla bütçe ayrılmalıdır!
ŞİDDETİN OLMADIĞI ÖZGÜR BİR YAŞAMI KAZANMAK İÇİN
Pandemi önlemleriyle eve kapanmalar kadınlara yönelik şiddeti daha da artırdı. Dünya çapında tutucu, sağ popülist akımların güçlenmesi cinsiyetçi geleneksel kadın-erkek rollerini güçlendirerek, kazanılmış kadın haklarına saldırıları başlattı. Kadınların kürtaj hakkının yok edildiği Polonya örneğinde olduğu gibi. Kadınların kendi bedenleri hakkında kendisinin söz ve karar hakkına sahip olmasına yönelik saldırılarla , kürtaj bir suç aracına dönüştürülüyor. Almanya’da kadın doktoru Kristina Hanel davasında görüldüğü gibi, kadınların bu konuda bilgilendirilmesi dahi yasaklanıyor.
Kadına yönelik şiddet özel bir şey değildir. Bunun için kadınlar, nasıl yaşayacaklarına ve bedenleri hakkında özgürce kendileri karar vermelidir. Yeterli kadın evleri için daha fazla bütçe ayrılmalıdır!
İŞYERİNDE, EVDE, TOPLUMSAL YAŞAMDA DAHA FAZLA KADIN HAKKI İÇİN
8 Mart Emekçi Kadınlar Günü için pandeminin getirdiği zorluklara ve engellere rağmen kadın örgütleri, sendikalar, göçmen örgütleri pek çok şehirde etkinlik ve eylem çağrıları yapıyorlar. DİDF olarak, kadınların işyerlerinde ve toplumsal yaşamın her alanındaki hakları için eşitlik ve özgürlük mücadelesini destekliyor, bütün şehirlerdeki etkinlik ve eylemlere katılım çağrısı yapıyoruz.
Birlikte güvenceli bir iş, eşitlik ve özgürlük mücadelesini yükseltelim! Almanya’da emekçi kadınların mücadeleci önderi Clara Zetkin’in dediği gibi: ‚Yaşamın olduğu her yerde mücadele!‘
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF)
YÖNETİM KURULU