AKP-MHP iktidarı Türkiye’de kazanılmış bütün demokratik hakları, hukuku, bilimi ve özgürlükleri tamamen yok etmek için, devlet eliyle baskı, terör, provokasyonlara ve sistemli bir şekilde halkı kutuplaştırma çabalarına devam ediyor. Bütün amaçları faşist-gerici tek adam rejimini daha da pekiştirmek ve ne pahasına olursa olsun hükümette kalabilmektir.
Olayların patlak vermesine neden olan Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör tam da bu zihniyetin sonucudur. Üniversitede rektörlük yapacak vasıflara sahip olmayan, eğitim kariyeri şaibeli olan, AKP li olmaktan başka bir özelliği olmayan birisinin, Türkiye’nin en eski üniversitelerinden birine rektör olarak atanması, burada var olan bilimsel eğitimin bitirilmesi, herkesin tek adam diktatörlüğüne biat etmesini sağlama çabalarının bir adımıdır.
Bu atama kararını öğrencisi ve hocalarıyla, Boğaziçi’nin kabul etmeyeceğini herkes bilmekteydi. Öğrencilerin ve akademisyenlerin en doğal hakları olan, bilim ve bilimsel eğitimi, demokratik üniversite geleneğini savunması, polis terörüyle, faşist yöneticilerin katliam tehditleriyle bastırılmaya çalışılıyor.
AKP ve MHP iktidarının saldırılarının öğrencilerle sınırlı olmadığı biliniyor. Yıllardır hayata geçirilen uygulamalar sonucu, ülkede fikir-düşünce-örgütlenme-basın özgürlüğü rafa kaldırıldı. Hukuktan bahsetmek mümkün değil. Ulusal ve uluslararası hiçbir yasa bu hükümet bağlayıcı olmadığı gibi, Anayasa Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları da uygulanmıyor. Yani yasama da, yargı da, yürütme de tek adam rejiminin elinde ve keyfiyetinde bulunuyor.
Bu gelişmeler yurt dışında yaşayan bizleri de, Türkiye halklarının geleceği adına kaygı ve endişeye sürüklemekte. Türkiye’nin zaten sınırlı olan bilimden, hukuk ve demokrasiden uzaklaşarak, faşist tek adam sistemine dönüşmesi bizlerin de yaşamını zorlaştırmakta ve rahatsız etmektedir.
Demokratik bir Türkiye için Boğaziçi’nin yanındayız!
Pandemi bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de işçilerin, emekçilerin, halkların yaşam koşullarını ekonomik, sosyal olarak daha da kötüleştirdi. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de açların-yoksulların sayısı arttı, yaşam ve çalışma koşulları daha da zorlaştı. Erdoğan hükümetinin Boğaziçi olayını yaratması ve bunu ısrarla gündemde tutmasının bir nedeni de, ekonomik ve siyasi bakımdan halkın biriken öfkesini ve giderek artma eğiliminde olan tepkileri bastırmaktır.
Boğaziçi direnişinin kazanması, işi ve aşı için mücadele edenlerin, halkların ve inançların eşit ve kardeşçe yaşaması için mücadele edenlerin demokratik bir Türkiye yaratma çabaları açısından önemli ve anlamlıdır. Bunun için öğrencilerin ve eğitim görevlilerinin taleplerini destekliyoruz. Rektör istifa etmeli, ve seçimle belirlenmelidir. Sokaklarda polis şiddeti sona ermeli, polis kampüslerden çekilmelidir. Gözaltına alınan tüm öğrenciler serbest bırakılmalı, şiddet uygulayan polisler hakkında soruşturma açılmalıdır.
Ekonomik ve politik çıkarları için Türkiye’de yaşanan anti demokratik uygulamalara destek veren, “Türkiye iyi yolda” diye açıklama yapan Alman hükümetinin iki yüzlü politikalarını da şiddetle kınıyoruz. Alman hükümeti de silah satışlarıyla, savaş politikalarına verdikleri destekle, pazar kavgasından daha fazla pay kapmak için bu suçlara ortak olmaktadır. Alman hükümeti bölgede savaş politikalarını desteklemekten vazgeçmeli, silah satışlarını derhal durdurmalıdır.
Tüm emekçileri ve gençleri, Alman halkını Boğaziçi öğrencileriyle dayanışmaya, yapılan eylemlere katılmaya, Türkiye halklarının demokratik bir Türkiye yaratma mücadelesine destek olmaya çağırıyoruz.
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu
Yönetim Kurulu
Köln, 05.02.2021