1 Mayıs yürüyüşlerine katılalım!
2010 1 Mayıs’ı ekonomik krizin sonuçlarının daha ağır bir şekilde hissedilmeye başlandığı bir süreçte gerçekleşiyor. Geride bırakılan süreçte binlerce işçi işini kaybetti. Kısa çalışmada olan işçilerin işyerlerinin geleceği belli değil. Düşük ücretle çalışanların sayısı her gün artıyor. Almanya gibi bir ülkede yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı 14 milyona ulaştı. Devletin zorunlu olarak sunması gereken kamu hizmetleri, sağlık, eğitim, ulaşım hizmetleri daha da kötüleştirildi. Bu gidişata ‘dur’ diyecek tek güç işçi ve emekçilerdir. İşçilerin, emekçilerin din-dil-ırk ayrımı gözetmeden, kendi gelecekleri için birleştikleri, taleplerini dile getirdikleri,1 Mayıs işçi bayramında yerli ve göçmen emekçiler olarak birleşelim, saldırılara dur demek için 1 Mayıs alanlarında buluşalım!
Krizin faturasını zenginler ödesin!
İşçi ve emekçilere ‘para yok’ diyerek ücretleri, sosyal yardımları, eğitim olanaklarını, sağlık hizmetlerini kısıtlayan hükümet ve sermaye çevrelerinin gözü doymuyor. Krizin patlamasıyla işverenlerin ve bankaların hizmetine sunulan 500 milyarın faturası da emekçilere kesilmeye çalışılıyor. Hükümetin, NRW seçimlerinin ardından, başta sağlık hizmetleri olmak üzere, ücretlerde, sosyal yardımlarda, kamu hizmetlerinde yeni bir kısıtlama dalgası planladığı biliniyor. Bankaların ve büyük tekellerin kriz dönemini de en karlı bir şekilde atlatması için elinden geleni yapan hükümet, işçilerin ve emekçilerin yaşam koşullarını daha da kötüleştirecek uygulamaları gündeme getirecektir. Emekçilerin yaşam koşullarının düzelmesi ancak, krizin faturasını zenginler öderse mümkün olabilir. Krizin bedelini, krize sebep olanlara ödetmek için 1 Mayıs alanlarında olmalıyız!
Emekçilerin birliğini güçlendirelim!
Son senelerde ırkçı-faşist partiler ve hükümet tarafından, işçilerin-emekçilerin dini ve etnik kimliklikleri üzerinden sürdürülen politikaların yoğunlaştığına tanık oluyoruz. Bu politikaların, yerli ve göçmen emekçiler arasındaki birliğin tahribini, karşılıklı ön yargıların ve güvensizleşmenin teşvik edilmesini hedeflediği açıktır. Göçmenler olarak ayrımcı-dışlayıcı politikalara maruz kaldığımız; işsizlikten, yoksulluktan ve hemen bütün sorun ve saldırılardan en fazla etkilendiğimiz bir gerçek. Ama bunun nedeni, şu veya bu etnik kökene ya da inanca sahip olmak değil, emekçi olmamızdır; sömürücü egemen sınıfların ve hükümetlerinin “böl-yönet” politikasıdır. Toplumun “yerli-göçmen” olarak bölünmesi ve kutuplaşmasından çıkarı olanlar, aynı zamanda işsizliğin, yoksulluğun, savaşların da sorumlusu olanlardır! Göçmenlerin kendi içine kapanmasını isteyenlere, emekçileri dini ve etnik kimlikleri üzerinden bölmeye çalışanlara inat emekçilerin birliğini güçlendirmeliyiz. Sorunlarımız karşısında asla çözümsüz ve çaresiz değiliz. Çözümümüz; ortak sorun ve taleplerimiz için birleşmek, örgütlenmek, dostluğu ve birlikte mücadeleyi güçlendirmektir. Bu çözüme sunulacak en küçük katkı bile, insanın insan tarafından sömürülmediği, horlanmadığı, işsizlik, yoksulluk ve savaş korkusunun yaşanmadığı bir geleceğin yaratılmasının olanaklarını güçlendirecektir.
- İşten atmalar yasaklansın!
- Sermayenin vergileri yükseltilsin!
- Yasal asgari ücret!
- Haftalık çalışma süreleri tam ücret karşılığı 30 saate düşürülsün!
- Taşeron firmalar yasaklansın!
- Hartz IV kaldırılsın!
- Her gence meslek yeri sağlansın!
- Herkese parasız eğitim!
- Emeklilik yaşı düşürülsün!