2013 senesinde çevreyi, doğayı ve demokratik hakları ve özgürlükleri savunmak için milyonlarca işçi ve emekçinin katıldığı Gezi Direnişi’ne katılanların ön saflarında olanlara verilen cezaların hukuk ve evrensel değerlerle bağdaşması asla mümkün değildir. Yurt dışında yaşayan binlerce emekçi de gezi eylemlerine destek vermiş, gezinin taleplerini savunmuştur. Demokrasi ve insan hakları mücadelesinden geri atmadıkları için cezalandırılanlarla dayanışma içerisindeyiz. Derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.
Bu kararla tek adam yönetiminin ‘adalet’ cilasının son kalıntıları da döküldü. Yargı kararlarının siyaseten ve iktidar sözcülerinin talimatlarıyla verildiği, Gezi Davası’nda olduğu gibi beraat kararları sonrası “olmadı baştan” yargılamaların tekrar nasıl devreye sokulduğu artık herkesin malumudur. Türkiye’de kimsenin adil, bağımsız bir yargıdan söz etmesi mümkün değildir. AKP hükümeti Türkiye’yi baskının ve şiddetin dozunu artırarak tam bir karanlığa sürüklemeye çalışıyor.
Türkiye’de bugünden sonra eşitlik isteyen, iş, ekmek talep eden, sömürüye karşı çıkan, doğayı ve çevreyi savunan herkes “hükümeti yıkmak teşebbüsünden cezalandırılabilir! Bu kararla siyasal iktidar her hak talebini “darbecilikle” yaftalayarak adeta bir ezme harekatı sürdürmektedir. Bu bakımdan Gezi Davası’nda verilen haksız, hukuksuz, dayanaksız ağır hapis cezaları tüm topluma gözdağıdır.
Demokrasi güçlerinin yanındayız!
Gezi Direnişi bir hak mücadelesidir. Gezi Direnişi adil yargı, demokrasi, doğanın ve çevrenin korunması için milyonların sokaklara dökülmesidir. Bugün verilen ağır cezalar, insanların aynı taleplerle bir daha sokaklara çıkmaması için verilmiştir. Ancak tek adam yönetiminin planları tutmayacak, Türkiye halkları ve emekçileri demokratik bir Türkiye‘yi inşa edecektir. Demokratik bir Türkiye’den yana olan bizler de “Her yer Gezi, her yer direniş” demeye devam edeceğiz.
Avrupa devletleri iki yüzlü!
İnsan hakları ve demokrasi söylemlerini ağzından düşürmeyen Avrupa devletleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması doğrultusunda almış olduğu kararını uygulamayan Tayyip Erdoğan’a karşı sesssizliğini korumakta, politik, sisyasal,ekonomik destekle işlenen suçlara ortak olmaktadır.
Bu devletlerin de insan hakları, hukuk gibi dertleri yoktur. Aksine kendi çıkarları için, bu kavramları şantaj olarak kullanmaktadır. Avrupa hükümetlerinin bu iki yüzlü politikalarını mahkum ediyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararların bir an önce uygulanması için herkes sorumluluğunu yerine getirmeli. Türkiye ile yapılan mülteci anlaşmaları başta olmak üzere, uluslararası hukuka aykırı tüm anlaşmalar, destekler iptal edilmelidir.