AKP’ye yakınlığıyla bilinen Alman Demokratlar İttifakı (AD-Demokraten) adlı parti ve kimi çevreler son günlerde Türkiye kökenli işçileri, Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen’in bir toplantıya konuşmacı olarak davet edilmesini gerekçe göstererek IG Metall sendikasından istifa etmeye çağırıyor. Çağrının IG Metall sendikasının 4 milyona yakın işçi için toplu sözleşme görüşmeleri yaptığı, grev hazırlıkları başlattığı bir dönemine gelmesi tesadüf olmasa gerek.
Şu açıktı ki; sendikanın Türkiye konusunda bir toplantısı yapması, yaşanan sorunlara ülkedeki işçilerin cephesinden bakması doğal ve anlamlıdır. Nitekim sendikalar yıllardır hem Almanya hem de dünyanın birçok ülkesinde işçileri ilgilendiren pek çok toplumsal konu ve gelişmeyle ilgili etkinlik yapmakta, görüş bildirmektedir. Bu nedenle sendikanın Türkiye’deki gelişmeleri gündemine alması ileri sürüldüğü gibi ne “Türkiye düşmanlığı”dır, ne de davet edilen politikacı bu yaklaşım içerisindedir. Türkiye’deki işçi kardeşlerimizle dayanışmayı örgütlemek aynı zamanda biz Almanya’da yaşayan işçilerin ve emekçilerin de çıkarınadır. Dahası bunun aynı dönemde her iki ülkenin metal işçilerinin benzer taleplerle sokağa çıktığı bir döneme rastlaması daha fazla anlam kazanıyor.
AD-Demokraten’in bir sendikanın toplantı düzenlemesine, politikacının sözünü söylemesine yönelik baskıcı ve provokatif girişimi demokrasi, düşünce ve fikir özgürlüğüne tahammülsüzlüğü bir kez daha ortaya koymuştur.
Türkiye kökenli işçiler, sendikaların Almanya’da yaşayan bütün uluslardan işçilerin en önemli örgütleri olduğunu yaşayarak ve sınayarak tecrübe edinmişlerdir. Bu nedenle sendika üyesi olduğu, örgütlendiği en önemli emekçi örgütüdür. Bugün sahip olduğumuz birçok hakkın, sendikalar sayesinde elde edildiğini de biliyorlar. Çalışma sürelerinin düzenli olması, izin hakkı ve izin parası, hastalık parası, vardiya zamları, fabrikalarda işçi temsilcisi olabilmemiz gibi pek çok hakka bir Türkiye kökenli işçiler olarak sendikaların, özellikle de IG Metall’in, mücadelesi sayesinde oldu.
Bu nedenle sendikalar sadece çalışma hayatımızda değil, yaşamımızın diğer alanlarında da önemlidirler.
Diğer taraftan bugün Türkiye kökenli işçileri sendikadan istifa etmeye çağıran ve kısa adı “AD-Demokraten” olan “Allianz Deutscher Demokraten” (Alman Demokratlar İttifakı) 2016 ortasında Remzi Aru isimli bir işveren tarafından kurulmuştur. Alman kamuoyunda AKP ve R. T. Erdoğan’a karşı artan “Tek adam” eleştirilerine “yanıt” olarak kurulan “AD-Demokraten”, “Türkiye kökenlilerin Almanya’da seçebilecekleri tek parti” olarak gösterilmeye çalışıldı. Erdoğan da Almanya’daki seçimler öncesinde diğer partilerin boykot edilerek açıktan bu partiye oy verilmesi çağrısı yapmıştı.
Her fırsatta göğüslerini gererek “AKP ve Erdoğan hayranıyız” demekten geri durmayan bu sözde partinin yöneticilerine bakıldığında neden işçi düşmanlığı yaptıkları anlaşılıyor: Yönetim kademelerindekilerin yüzde 95’i işveren veya avukat gibi serbest meslek sahiplerinden oluşuyor.
Sendikaların Türkiye veya başka bir konuda ortaya koyduğu görüşlerden memnun değilsek, işçiler olarak düşünce ve görüşlerimizi elbette dile getirir, varsa eleştirilerimizi iletebiliriz. Bu da doğaldır. Ama buradan hareketle sendikadan istifa etmemizi isteyenler, kendi politik çıkarları için bizim ekmeğimize, geleceğimize zarar vermek istemektedirler. Çünkü, sendikadan çıkmak bir işçiyi savunmasız, örgütsüz bırakmak demektir.
Bu nedenle Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) olarak, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli işçileri bu siyasi oyunlara gelmemeye, kendisinin ve çocuklarının geleceği için Alman işçileriyle birlikte hareket etmeye ve sendikalara üye olarak sorumluluk üstlenmeye çağırıyoruz.
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF)
Yönetim Kurulu