Savaş çığırtkanlığına, bölünmeye ve yoksulluğa karşı işçilerin birliği – halkların kardeşliği için 1 Mayıs’ta alanlara çıkalım!
Almanya’da hükümet yetkilileri ekonomi ve çalışma yaşamıyla ilgili pembe bir tablo çiziyor. Bir yanıyla haksız da değil: Çünkü dış ve iç ticarette, şirketlerin kârlarında, DAX tekellerinin (ülkenin en büyük 30 tekeli) hissedarlarına dağıttığı kâr paylarında sürekli rekorlar kırılıyor.
Peki ama biz emekçilerin gerçeği bu mu?
Her gün yaşayıp gördüğümüz gerçekler, hükümetin çizdiği pembe tabloyu doğrulamıyor: Çünkü ülkede biz emekçilerin yarattığı zenginlik artmasına rağmen, yaşam ve çalışma şartlarımız daha da kötüye gidiyor, yoksullaşanların sayısı daha da artıyor.
En son verilere göre Almanya’daki toplam servet 13 trilyon Euro’yu bulmuş durumda. Bu servetin dağılımına bakıldığında ise Almanya’nın gerçeği ortaya çıkıyor. Servetin yüzde 60’ı ülke nüfusunun yüzde 10’u arasında paylaşılırken, nüfusun yüzde 50’sinin payına düşen ise sadece yüzde 2,5!
Yine ülke genelinde 13 milyon insan, dünyanın en zengin bu ülkesinde yoksulluk içinde yaşıyor. İşçilerin yüzde 40’ının reel ücretleri, son 20 yılda yüzde 4 ila 7 arasında azalmış durumda.
Diğer taraftan “kiralık işçilik”, “taşeron işçilik” vb. güvencesiz, düşük ücretli işlerde çalışanların sayısı giderek yaygınlaşmakta, işçiler gelecek korkusu ve işverenlerin yoğun baskısı altında çalışmaya zorlanmaktadır.
Yani işçi ve emekçiler giderek yoksullaşır ve geçimini normal bir işten sağlayamaz hale gelirken, işverenler, zenginler karlarına kar katmakta, eşitsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik büyümektedir.
Biz işçilerin çalışma ve yaşam koşullarındaki zorluk ve sıkıntılar sadece geçim sıkıntısı ve ekonomik konularla sınırlı değil. Emperyalist devletlerin dünya genelinde daha fazla rekabet ve egemenlik kavgası yürütmesi, savaş ve silahlanma politikalarına hız vermeleri, ırkçı ve milliyetçi politikaların ağırlık kazanması en çok da biz işçi ve emekçilere zarar vermektedir. Aynı fabrikada, aynı sorunları ve aynı kaderi paylaşan bizler din, inanç ve etnik kökenlerimize göre bölünüp kutuplaştırılmak istenmekteyiz.
AfD, Pegida gibi ırkçı-faşist parti ve örgütlenmeler, emekçilerin yaşadığı ekonomik zorlukları ileri sürerek, göçmenlere ve mültecilere karşı önyargıları ve düşmanlıkları körüklemekte, hükümet ve sermaye partileri de izledikleri politikalarla işçileri bölen bu yapay kutuplaşmaya zemin hazırlamaktadır.
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli emekçilerin yaşamını zehirleyen gelişmelerden biri de, Türkiye’yi yönetenlerin kutuplaştırma ve kışkırtma politikalarını Almanya’ya taşıma gayretleri oldu. Yıllardır aynı fabrikada çalışan, onlarca greve birlikte çıkan, hak mücadelesi veren emekçilerin bir bölümü aynı masada oturmaz, selamlaşmaz oldular…
Emekçilerin yerli-göçmen veya Müslüman-Hristiyan, Türk-Kürt vb. diye bölünüp karşı karşıya getirilmeleri sadece ve sadece sermaye lehinedir. Biz işçilerin çıkarı ve geleceği, hangi inaçtan, hangi milliyetten olursak olalım emekçiler olarak beraber davranabilmekten geçmektedir. Hangi gerekçeyle ve kim olursa olsun, bu birliği bozmaya kalkan bizim asıl düşmanımızdır.
Bütün emekçileri birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ta eylemlere katılmaya ve ortak taleplerimizi dile getirerek, sermayeye ve her türlü milliyetçiliğe karşı güçlü bir mesaj vermeye çağırıyoruz.
Asgari ücrette istisna uygulamalara hayır – 12 Euro Net Asgari Saat Ücreti!
Kiralık ve taşeron işçilik yasaklansın!
Tam ücret ve personel karşılığı 30 saatlik çalışma haftası!
Yaşasın halkların kardeşliği ve işçi sınıfının birliği!
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF)