8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar gününü dünya genelinde sorunlarımızın artığı, savaş tehlikesinin her gün biraz daha büyüdüğü bir süreçte karşılıyoruz. Bu süreçte milyonlarca kadın savaşların bitmesi, eşitlik ve özgürlük için sokaklara çıkıyor. Çünkü savaş ve silahlanmanın en ağır acılarını kadınlar yaşıyor. Ukrayna’da iki yıldır süren savaşta ve İsrail hükümetinin Gaza’ya saldırısında onbinlerce kadın ve çocuk yaşamını yitirdi, onbinler yaralandı, milyonlarca insanın yaşam şartları yok edildi. Yine çoğunluğu kadın ve çocuk olan 108 milyon insan yerini-yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Dünya genelinde kadın ve çocuklar içerisinde yoksulluk ve açlık her gün biraz daha artıyor. ‘İnsan haklarının kalesi ve demokrasi beşiği’ olan Avrupa ülkeleri ise yeni yasalarla sığınmaya muhtaç kadınlara ve çocuklara sınırlarını kapatıyor. Alman hükümeti de hem Ukrayna savaşına dahil olması, Filistin halkını katleden İsrail hükümetini koşulsuz desteklemesi ve tehlikeli bir şekilde sürdürdüğü savaş kışkırtıcı politikalarıyla bu acıların sorumlularından biri.
Bunun için; 8 Martı savaş tehlikesinin daha da büyümemesi ve silahlanmanın durdurulması için, geleceğimizin barış olması için mücadele günü olarak kutlayalım!
Savaş politikaları enflasyonu ve pahalılığı daha da artırdı. Başta düşük ücretli işlerde çalışan kadınlar ve yalnız anneler olmak üzere emekçiler daha da yoksullaşıyor. Son istatistiklere göre en düşük ücretli ve en zor işlerde çalışanların çoğu göçmenler ve göçmenler arasında da kadınlar. Bunlara ek olarak koalisyon hükümeti bir yandan orduya bütçeden ve özel fonlara 185 milyar euro ayrırken, diğer yandan son yılların en büyük hak kısıtlamalarına gidiyor. Bütçede kadınların, gençlerin, çocukların, emeklilerin en temel ihtiyaçlarından kesintiler yapılıyor. Kadınların artan yoksulluğu, maddi güvencesizlik erkeğe-eşe bağımlılığı, eviçi şiddeti daha da büyütmektedir. Halen korunma arayan onbinlerce binlerce kadın ve çocuk sığınma evlerinin kapısından kapasite yetersizliği nedeniyle geri gönderilmektedir.
Bunun için; 8 Martta, kadınlar için insanca yaşamaya yetecek iyi bir ücret, yeterli kadın sığınma evleri ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için sesimizi yükseltelim!
Sağcı-ırkçı partiler ‘Alman’ kadınların ve ailelerin sorunlarına sözde sahip çıkıyor. Onlar kendilerini ‘Alman’ kadının koruyucusu olarak gösterip, asıl olarak kadınları eve kapatıp, tipik kadın rollerine hapsetmeye çalışarak,cins ayrımını ve eşitsizliği derinleştiriyorlar. Göçmenleri ve göçü sorunların kaynağı olarak gösterip emekçileri düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Bu partiler sadece göçmen düşmanı değil, aynı zamanda kadın düşmanıdır. “Göçmen” ve “Alman” kadınlar olarak işyerinde, okulda, üniversitede ya da mahallede aynı sorunları yaşıyoruz. Irkçılar, ‘geri gönderme/Remigration’ planlarıyla, hükümet politikalarının daha da derinleştirdiği sorunların çözüleceği demagojisiyle kadınları köleleştiren, ikinci sınıf insan yapan, yoksullaştıran sistemi korumaya çalışıyorlar.
Son haftalarda Alman halkı ırkçılara en güzel cevabı verdi; 3 milyona yakın insan ‘bir daha asla’ diyerek ırkçılığa karşı sokaklara çıktı. Daha fazla göçmen emekçinin, kadınların bu eylemelere katılması, ırkçılara verilebilecek en iyi cevaptır.
Bunun için; 8 Martta, ırkçılığa, ırkçılığın nedenleri olan politikalara, savaşları kışkırtanlara karşı ‘bölünmeyeceğiz’ demek için, ortak taleplerimiz için sokaklara çıkalım!
Yerli ve göçmen kadınlar olarak, güvenli bir gelecek ve eşitlik için dayanışmayı ve mücadeleyi büyüterek 8 Martımızı kutlayalım!
Tüm kadınların 8 Mart emekçi kadınlar günü kutlu olsun!