24 Eylül’de Almanya’da Federal Parlamento için genel seçimler yapılıyor. Biz Türkiye kökenli emekçiler için seçimlere katılmak, sorunlarımızı dile getirmek, çözüm aramak, bu ülkede politikaya müdahale etmek her zamankinden daha fazla önem kazanmış durumda. Yaşam merkezi olarak gördüğümüz Almanya’da politikaya katılmadan, karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümü için adım atmadan bizim ve çocuklarımızın güvenli ve aydınlık bir geleceğe sahip olması mümkün değildir.
2005-2009 ve 2013-2017 yılları arasında tam sekiz yıl boyunca “Büyük Koalisyonu” oluşturan SPD ve CDU/CSU tarafından yönetilen Almanya’da işçi ve emekçilerin yaşam ve çalışma koşullarının sürekli kötüleştiği, sermayenin ise altın dönemini yaşadığı biliniyor. Yine bir taraftan işsizlik rakamlarında “rekor düşüşten” söz edilirken diğer taraftan düşük gelirli işlerde çalışanların sayısında “rekor yükseliş” söz konusu. Ihracat şampiyonluğundan söz edilirken, emekçilerin yoksullaşması da rekorlar kırıyor.
Düşük ücretli işlerin ve taşeron firmaların yaygınlaşması, işçiler arasındaki rekabeti ve gelecek kaygısını sürekli büyütmekte. Uygulanan bu politikalar sonucu milyonlarca insan yoksulluk sınırında yaşamak, çalıştığı halde sosyal yardım almak zorunda bırakılıyor. Bu politikaların devam etmesi tüm emekçiler gibi, göçmen emekçilerin yaşamını da daha da zorlaştıracaktır.
Keza kamu hizmetlerinde olağanüstü kısıtlamalar yapılırken, silahlanmaya ayrılan bütçe olağanüstü artırıldı. Hükümetin ırkçılığa-ayrımcılığa zemin sunan politikaları da, AfD gibi partilerin güçlenmesine olanak tanındı.
Büyün bu kötü gidişe dur demek, geleceğimizi ve haklarımızı savunmak için seçimlere katılalım.
Oyumuz daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için olsun!
Bugün Almanya’da çalışanların önemli bir bölümü güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışmakta. Çalışma koşulları ağırlaşmasına rağmen, aldıkları ücretle geçinememekte. Almanya gibi dünyanın en zengin ülkelerinden birinde evsiz kalanların, elektriği kesilenlerin, sağlık sigortasından atılanların, sosyal yardımla büyümek zorunda kalan çocukların sayısı sürekli artmakta.
Bütün bunlar işbaşındaki hükümet partilerinin uyguladığı politikaların sonucudur. Hükümet partilerinin bu seçimler için dile getirdiği taleplere bakıldığında zenginleri kayıran, hangi dil ve ırktan olursa olsun emekçileri mağdur eden politikalara devam edecekleri görülmektedir.
Bunun için oylarımızı bu politikaların değişmesi için kullanalım. Asgari ücretin yükselmesini, düşük ücretli ve güvencesiz taşeron işçiliğin yasaklanmasını; herkese insanca yaşayabileceği gelir olanağı sunulmasını, zenginlerin daha fazla vergi ödemesini savunan partilere ve adaylara oyumuzu verelim!
Sağlık, eğitim ve ulaşım hizmetleri herkesin hakkıdır!
Yakın döneme kadar Almanya dünyanın en önemli ‘sosyal devleti’ olarak anılırdı. Ancak bugün halkın ezici çoğunluğu kamu hizmetlerinden şikayetçi. Senelerdir sağlık, eğitim gibi en temel kamu hizmetlerinde sürekli kısıtlanmalara gidildi. “Para yok” bahanesiyle bu alanlara hiçbir yatırım yapılmadı. Hastanelerde çalışanların sayısı sürekli azaldı, okulların durumu içler acısı. Dev-letin yerine getirmesi gereken bütün hizmetler özelleştirildi. Toplumun önemli bölümü kamu hizmetlerinden yararlanamaz hale geldi. Sosyal hizmetlere “para yok” diyen hükümet, işverenlere, bankalara milyarları hibe etti.
Bu politikaların değişmesi için oy verelim, mücadele edelim.
Irkçılığın ve AfD’nin güçlenmesini engellemek için seçimlere katılalım!
AfD gibi ırkçı partilerin güçlenmesi hepimizi tedirgin ediyor. Bu ve benzeri partiler, işçilerin-emekçilerin yaşadığı sorunları, gelecek korkusunu suistimal ederek, halklar arasında düşmanlık yaymakta. İnsanların etnik ve inanç kimlikleri üzerinden politikalarla emekçileri yerli-göçmen, Müslüman-Hıristiyan diye bölmeye çalışmakta. Savaş ve işgaller sonucu ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecileri hedef göstererek savaşın, silahlanmanın, işgalin gerçek sorumlularını, Alman hükümetinin dünya genelinde işlediği suçlar gizlemeye çalışılmakta. Bunların güçlenmesini her şart altında engellemeliyiz. Çünkü bu politikalar insanlık suçudur.
Oyumuzu işçiler ve emekçiler arasında din, dil, ırk ayrımı yapanlara karşı emekçilerin ortak sorunlarının çözümü için birleşmeyi, göçmen emekçilerin politik yaşama katılımını, Alman devletinin silah ve savaş politikalarına karşı mücadeleyi, ülkelerini terk etmek zorunda kalmış mültecilere yardım elini uzatmayı savunanlara verelim.
Daha iyi bir gelecek için birleşerek mücadele edelim!
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu olarak senelerdir yerli ve göçmen emekçilerin ortak ihtiyaç ve talepler için birlikte hareket etmesini savunuyoruz. Seçimler dönemi sorunlarımızı konuşmanın, çözüm yolları aramanın en yoğun yaşandığı dönemlerdir. Sorunların sadece seçimlere katılmakla çözülmediğini, esas olarak yerli ve göçmen emekçilerin ortak mücadelesiyle çözüleceğini düşünüyoruz. Emekçilerin yaşam koşullarının iyileşmesi, hayatın her alanında politikaya katılması ve geleceği için mücadele etmesiyle mümkün olabilir. Seçimlere bu mücadelenin bir parçası olarak katılmak, yaşadığımız ülkede daha iyi bir gelecek için önemli bir olanaktır.
DİDF olarak tüm emekçileri seçimlere katılmaya, gelecek için işsizliğe, yoksulluğa, ırkçılığa, silahlanmaya ve savaş tehlikesine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. 24 Eylül’de yapılacak seçimlerde, dile getirdiğimiz talepler için en yakın çözüm önerileri getiren, bunun için mücadele eden “Die Linke”yi (Sol Parti) destekliyoruz.
Emekçilerin birliğinden yana olan herkesi 24 Eylül’de sandık başına giderek Die Linke’ye oy vermeye çağırıyoruz.
Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF)