Türkiye’de Başbakanlığın talimatıyla aralarında Hayatın Sesi TV’nin de olduğu 12 televizyon kanalı ve 11 radyonun yayınına son verildi. Siyasi iktidar kendi politikaları açısından sorun olarak gördüğü hiçbir televizyon kanalı ve gazetenin yayınına izin vermek istemediğini bir kez daha göstermiş oldu.
SUSTURULMAK İSTENEN HALKIN SESİDİR!
İktidar, muhalif basını ve kendi gibi düşünmeyen aydınları susturarak ne yapmak istiyor? Bir yandan darbeye karşı demokrasiyi savunduğunu iddia eden ve halkı sokaklara davet eden hükümet, gerçekte ise halkın haber alma ve gerçeklere ulaşma hakkını engellemeye çalışıyor.
“FETÖ terör örgütünün darbe girişimine karşı” ilan edildiği öne sürülen olağanüstü hal (OHAL) kapsamında hiç bir hukuka ve demokratik ilkeye sığmayan bu tür yasaklama ve cezalandırma kararları ile asıl cezalandırılmak ve sindirilmek istenen halkın kendisi olmaktadır.
Hiç bir eleştiriye, farklı görüşe tahammül gösteremeyen hükümet, emeğin hakkını, demokrasiyi, özgürlükleri savunan ve halka tarafsız haber ulaştırmaya çalışan Hayatın Sesi Televizyonu gibi basın yayın organlarını “teröristlikle”, ”teröre destek vermekle” suçlayarak, aslında gerçeklerin üzerini örtmek istiyor.
Hak hukuk tanımayan, demokrasiyi özgürlükleri ayaklar altına almak anlamına gelen bu uygulamaların demokrasiyle, düşünce ve ifade özgürlüğüyle bir ilgisi olabilir mi?
Hükümet sözcüleri diyor ki, “ülkemiz olağanüstü bir dönemden geçiyor, onun için olağanüstü yetkilere ve tedbirlere başvurmak zorundayız”. Ancak hiçbir gerekçe, insan haklarının, demokrasinin, halkın haber alma hakkının, düşünce özgürlüğünün yasaklanıp suç sayılmasını meşru gösteremez.
Hükümet istiyor ki, hiçbir gazete, hiç bir TV, hiç bir akademisyen, hiç bir aydın, hiç bir emekçi, hiç bir vatandaş kendi politikalarına itiraz etmesin, eleştirmesin, farklı bir görüş dile getirmesin. Örneğin, “Savaşa hayır, gençler ölmesin, analar ağlamasın” derseniz hain-bölücü damgası yersiniz! Örneğin, işçiler emekçiler üzerindeki sömürü ve yoksullaştırma politikasına son verilsin derseniz ‘yıkıcı komünist” olmakla suçlanırsınız! Ya da, “devlet bütün dinlere, mezheplere eşit mesafede dursun, vatandaşın inancına müdahale etmesin” derseniz “dinsiz” ilan edilirsiniz. Daha da ötesi, işten atılır, tutuklanır, hapse atılır, yasaklanır, cezalandırılırsınız…
15 Temmuz darbe girişimini kendi iktidarını pekiştirmek için bir fırsata çevirmek isteyen siyasi iktidarın, onbinlerce insanı FETÖ’cü diye işten atıp hapse atarak, onlarca gazete ve televizyonu, gazeteciyi, akademisyeni, yazarı yasaklayıp cezalandırması ve ülkeyi tamamen ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerle yönetmesi demokrasiyi değil olsa olsa faşizmi ve diktatörlüğü işaret etmektedir. Eğer bu hükümet FETÖ’cülerin üzerine gidilecekse, emekten, barıştan, özgürlükten yana sesleri susturmaya değil, “ne istediler de vermedik” diyenlerden hesap sorulmasına ihtiyaç vardır öncelikle!
HAYATIMIZI KARARTAMAZSINIZ!
Hayatın Sesi Televizyonu, sermayeye karşı işçi ve emekçilerin, gerici dayatmalara karşı laikliğin, savaştan nemalananlara karşı barışın, bütün ezilen ve sömürülen halkların sesidir. Hükümet, bu sese düşman olduğunu ilan etmiştir.
Emek, demokrasi, laiklik ve barışı temel ilkeler olarak benimseyen televizyonumuza yönelik bu keyfi kararı kınıyoruz.
„Milyonerlerin değil milyonların kanalı“ diyerek yayın hayata başlayan Hayatın Sesi Televizyonu, Almanya’da yaşayan biz Türkiye kökenli emekçilerin de sesi soluğudur. Sesimizin susturulmasına ‘hayır‘ diyor; demokrasiden, insan haklarından ve barıştan yana bir Türkiye istiyoruz!
Tüm emekçileri ve ezilenleri de televizyonumuzla dayanışmaya, haber alma hakkına, basın özgürlüğüne sahip çıkmaya çağırıyoruz.
EYLEM YERLERİ
BERLİN
1 EKİM CUMARTESİ
Saat: 14.00
Potsdamer Platz
KÖLN
1 EKİM CUMARTESİ
SAAT: 14.00
HEUMARKT
HAMBURG
1 EKİM CUMARTESİ
Saat: 15:00
Spritzenplatz (Altona)
FRANKFURT
1 EKİM CUMARTESİ
Saat: 15:00
Hauptwache (Katharina Kirche)
STUTTGART
1 EKİM CUMARTESİ
SAAT: 14.00
Rothebuhlplatz
Stuttgart Mitte
NÜRNBERG
30 EYLÜL CUMA
Saat: 17:00
Aufseßplatz