25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadeleleriyle sembolleşen Mirabel kardeşlerin tecavüz edilerek öldürülmelerinden sonra ilan edilen “25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü”nde, dünyanın pek çok ülkesinde kadınlar, pandemiye rağmen mücadeleye hazırlanıyorlar. Bu 25 Kasım’ın farkı, pandeminin kadınlara yönelik her türlü şiddetin boyutunu ve ekonomik krizin derinleştirdiği sorunlarını daha açık göstermesi oldu. Kadınlar, sömürü sisteminin daha da güçlendirdiği erkek egemenliğine, artan tecavüzler ve cinsel şiddete, işyerinde, eğitimde, politik alanda dışlanmalara ve eşitsizliğe, her gün daha da yoğunlaşan sömürünün yarattığı yoksulluğa ve geleceksizliğe, Polonya’da yaşandığı gibi gericileşen-baskıcı-yapısal uygulamalara karşı her gün daha fazla birleşerek mücadele etmenin yollarını arıyorlar.
Ev içi şiddeti artıyor, daha fazla kadın sığınma evi!
Almanya’da da kadına yönelik şiddet artıyor. Her 3 günde bir kadın eski eşi veya kocası tarafından öldürülüyor. Ve her 45 dakikada bir kadın saldırıya uğruyor, yaralanıyor. 2019 yılında 115 bin kadın evde şiddet mağduru oldu ve 117 kadın öldürüldü. Sayıların daha fazla olduğu düşünülüyor. Çünkü Almanya’da hukuksal olarak, kadına karşı kullanılan şiddet pek çok durumda sadece “ilişki suçu” olarak gösteriliyor; egemen ve ezen cins olan erkeklerin kadınlara yönelik bir suçu olarak gösterilmiyor. Ve bu tanı üzerinden cezalandırılmıyorlar.
Pandemi sürecinde okullar ve kreşlerin kapanmasıyla kadınlar çocukların bakımı için daha çok eve kapandı. Kısa çalışma veya işsizlik nedeniyle ailelerin daha fazla evde olmasının sonucu olarak kadınların ve çocukların ev içinde daha fazla şiddeti yaşadığı haberlere yansıdı. Korunma ve güvenli bir yer olması gereken evler, pek çok kadın için korunma değil, dayağın ve her türlü şiddetin artarak yaşandığı mekanlar haline geldi.
Şiddetten kurtulmak isteyen kadınların ilk başvurdukları yerler kadın sığınma evleridir. Almanya’da 350 kadın sığınma evinde sadece 6 bin 800 kadın için yer mevcut. Ve bu kapasite ihtiyacın çok altında. Aktüel olarak 14 bin 60 kadının çocuklarıyla beraber sığınma ve korunmaya ihtiyacı var ve sığınma evlerinin kapısından geri döndürülmektedir. Pandemide bu ihtiyaç daha da artmıştır.
Yine pandemi sürecinde rekor düzeyde milyarları bir çırpıda büyük tekellere verebilen hükümet veya belediyeler, yıllardır yeterli sayıda kadın evleri için ihtiyaç olan 50 milyon euro yatırıma öncelik vermemektedir! Kadınlara verilen değer bununla bile ölçülebilir.
Kadınlara yönelik şiddeti besleyen sömürü çarklarıdır!
Ne dini, ne coğrafi, ne de kültürel nedenlerle açıklanacak olan kadına yönelik şiddet sadece evde yaşananlarla sınırlı değildir. Kâra odaklanmış ekonomik-sosyal-toplumsal işleyiş, yaşamın her alanında kadınlara yönelik şiddeti farklı düzeyler ve biçimlerde yeniden yeniden üretmektedir.
Düşük ücretli, kısa süreli, güvencesiz işlerde, hizmet sektöründe çalışanların çoğu kadınlardır. Kâr getirmediği için insana hizmete değer vermeyen sömürü sistemi, kadınların çalıştıkları iş kollarında da ücretleri düşük tutmaktadır. Pandeminin başladığı dönemde ‘sistemi ayakta tutanlar ‘diye alkışlananların çoğunluğu kadınlar olduğu halde, kadınların hiç bir sorununa çözüm bulunmamıştır. Düşük ücretli işler, yoksullaşma kadınların erkek eşe bağımlılığını daha da pekiştirmekte; emeklilikte yoksulluğun taşlarını döşemeye devam etmektedir. Yoksullaşmanın yanı sıra, toplumun kadınlara yüklediği ev ve ailenin bakımı görevi, kadınları her tür şiddete daha açık duruma getirmektedir.
Kadınlara yönelik şiddet ne kaderdir, ne de bireyseldir. Kadınların şiddet sarmalından, erkeğe-eşe bağımlıktan kurtulmasının temel koşulu, insanca yaşayıp, özgürce ayakları üzerinde durabileceği bir gelire sahip olmasıdır! Kadınların eğitimi için özel yatırımların ve teşviklerin sağlanmasıdır!
Bu nedenle 25 Kasım günü, Mirabel kardeşlerin mücadelesini hatırlayarak; kadına yönelik şiddete karşı birlikte mücadele edelim:
-Kadınlar için yardım ve koruma olanakları artırılmalı, sığınma evleri yapılmalıdır!
-İstanbul Sözleşmesi uygulanmalıdır!
-Eşit işe eşit ücret!
-Kadınlar için yeterli gelir!
-İşyerlerinde taciz ve cinsel şiddet yasaklanmalıdır!
-Göçmen ve mülteci kadınlara eşlerden bağımsız oturma ve çalışma izni verilmelidir!