Türkiye’nin, çok tehlikeli bir biçimde, toplumsal gerginlik ve çatışma ortamına sürükleniyor olması Avrupa’da yaşayan Türkiyelileri de haklı olarak endişelendiriyor. Son olarak Hakkâri’deki çatışmada yaşanan kayıplar üzerinden estirilen kan ve şiddet politikaları Avrupa’ya da taşınmaya çalışılıyor.
Büyük acı ve üzüntü veren bir olayla karşı karşıyayız. Ancak ne var ki, böylesi bir ortamda Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, toplumsal sağduyuyla, sorunun gerçek çözümü doğrultusunda adımlar atılmasıdır. Unutulmasın ki, bugüne kadar “kanı kan ile yıkama”nın, kimseye bir faydası olmamıştır. Bu yüzden, herkesin, özellikle de ülke yönetiminde sorumluluk taşıyanların, gelişmelere sağduyu ile yaklaşmasının büyük önemi vardır.
Ancak ne yazık ki devlet çevrelerinden ve bazı parti merkezlerinden yapılan açıklamalar ve medyanın kışkırtıcı tutumu da gidişatı hepten tehlikeye sokacak, Türkiye’yi uçuruma sürükleyecek mahiyettedir.
Sorun Kürt sorunu olmasına rağmen, bu sorunun adının konulmaması için özel çabaya girilmesi, sorunun “terörle mücadele”, yaklaşımlarıyla açıklanması, hiç bir çözüm getirmemiştir.
Kürt sorununa demokratik bir çözüm yolu aranmamasının faturasını Türküyle, Kürdüyle Türkiye’nin insanları ödemeye devam ediyor. Adına ne denirse densin, çatışmada yaşamını yitiren Türk ve Kürt gençlerinin ocaklarına ateş düşmüş, acılar dayanılmaz düzeye varmıştır.
Daha büyük acılar yaşanmak istenmiyorsa, öncelikle yapılması gereken, toplumsal gerginliklere yol açan “tansiyon”un düşürülmesidir. Başta Türkiye Hükümeti ve Türk Ordusu olmak üzere bütün basın ve yayın organları sokağı kışkırtmak yerine sağduyu çağrıları yapmalı ve diyalogun yolunu açmalıdırlar. Kürt sorununun en sağlıklı biçimde tartışılarak, Türküyle, Kürdüyle halkların çıkarına olan eşit haklara dayalı demokratik çözüm yolunu açacak adımlar atılmalıdır.
Bazı kurum ve kuruluşların Türkiye’de yaşanan olayları Avrupa sokaklarına taşıma girişimleri, burada da acı olayların yaşanmasına çağrı çıkarmaktır. Tüm Türkiyelileri sağ duyulu olmaya, savaş çığırtkanlığı eşliğinde, düşmanlık çağrıları yapanlara itibar etmemeye çağırıyoruz. Senelerdir yerli ve göçmenler olarak, eşit koşullarda barış içerisinde yaşam koşullarını oluşturmak için çaba sarf edenler olarak, Türkiye’deki halkların eşit ve kardeşçe, demokratik bir ortamda yaşama girişimlerine destek olalım.