St. Pauli, Altona ve Schanzen semtleri Eyalet İçişleri Bakanlığı tarafından “Tehlikeli Bölge” ilan edildi: Polise özel yetkiler getiren uygulama, bu semtlerde yaşayan herkesin potansiyel suçlu olarak damgalanması demektir. Ne hukuk ne demokrasi ne de insan haklarıyla bağdaşan bu uygulamanın bir an önce kaldırılmasını istiyoruz.
Hamburg hükümeti, güya “kamu düzeni” ve “güvenlik” gerekçesini öne sürerek, St. Pauli, Altona ve Schanzen semtlerini “tehlikeli bölge” ilan etti; bu semtlerde polise özel yetkiler tanıdı. Daha doğrusu hukuk, özgürlük ve insan hakları askıya alındı. Yani “güvenlik” gerekçesiyle bu semtlerde yaşayan halkın düzeni ve hakları açıkça çiğnendi, çiğnenmeye devam ediyor. Eyalet parlamentosu devre dışı bırakılarak polise olağan üstü yetkiler verildi.
Peki hükümet neden bu kadar agresif ve anti-demokratik bir uygulamaya başvuruyor? Olay sadece Rote Flora adlı kültür merkezinin kapatılmasıyla mı ilgili?
Son yıllarda kentimizde yaşanan olaylara baktığımızda bunun böyle olmadığını görebiliriz. Hükümetin asıl derdi; Hamburg’ta halkın özelleştirme ve kentsel dönüşüm adı altında kamu kaynaklarının yağmalanmasına karşı gösterdiği tepkiyi bastırmaktır. Kentimizde kurulan birçok halk inisiyatifi, özelleştirmelere ve kentsel dönüşüm adı altında rant sağlamak için yoksulların yaşam alanlarına müdahale edilmesine karşı tepki gösteriyorlar; “Bu şehir hepimize aittir” diyorlar.
Bir başka neden de, göçmenlere yönelik anti-demokratik politikalardır. Kısa bir süre önce Lampedusa üzerinden gelen sığınmacılara insanca barınma ve oturum hakkının verilmesi için düzenlenen eyleme 20-25 bin kişi katılmıştı. Daha sonra 5 bin lise öğrencisi göçmen hakları konusunda okul boykotu yaparak tepkilerini gösterdi.
Yine geçtiğimiz yaz aylarında da “tehlike bölge” olarak ilan edilen bu semtlerimizde polis gençler üzerinde baskılarını yoğunlaştırmıştı. Buna karşı yerlisi ve göçmeni hep birlikte karşı çıkmıştık.
Altona ve çevresinde yoğun bir kentsel dönüşüm politikası uygulanıyor. 1989’dan bu yana sol grupların kullandığı Rote Flora Kültür Merkezi’nin bir yatırımcı firmaya peşkeş çekilmek istenmesi de bu rant politikasının bir devamı oldu.
Provakasyonlarla bir kaos ortamı yaratılıyor ama olayların arkasındaki asıl gerçek, bu semtlerdeki yoksul işçi ve emekçilerin dışlanarak, bu bölgelerin sermaye sahiplerine peşkeş çekilmek istenmesidir.
Ancak bu semtin sakinleri ve demokrasiden hukuktan, özgürlüklerden yana kişi ve kurumlar polis baskına ve kentsel dönüşüm yağmasına karşı çıkıyor, hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesine tepki gösteriyorlar.
Bütün bunlar, yıllardır bu semtlerde yaşayan biz Türkiye kökenli insanları da doğrudan ilgilendiren ve etkileyen olaylardır. Bu semtin sakinleri olarak bizleri de hakları, hukuku ve geleceği baskı altına alınmaktadır. Bu nedenle komşularımızla, okul ve iş arkadaşlarımızla elele vererek hükümetin sebep olduğu bu kaos ve hukuksuz ortama hep birlikte hayır diyelim.
“Bu şehir hepimizin” diyor ve “tehlikeli bölge” uygulamasının bir an önce sona erdirilerek, olağanüstü polisiye önlemlerin kaldırılmasını; kamu kaynakları ve değerlerinin sermaye çevrelerine peşkeş çekilmemesini; yoksulları dışlayan kentsel dönüşüm planlarının ve sosyal kısıtlamaların durdurulmasını talep ediyoruz.
DİDF HAMBURG