Türkiye’de, “barış, demokrasi ve özgürlük” diyen Kürt politikacıları ve kuruluşlara yönelik aylardır sürdürülen baskı ve tutuklamalara şimdi de gazeteciler eklendi.
20-21 Aralık tarihlerinde değişik gazete ve haber ajanslarında çalışan 42 muhabir ve gazeteci polis tarafından gözlatına alındı. Basın özgürlüğünü ayaklar altına alan bu operasyon, AKP hükümetinin demokrasi adına sergilediği ikiyüzlü tutumun son örneği oldu.
Örneği ancak cunta rejimlerinde görülecek biçimde basın özgürlüğünü alenen engelleyerek, onlarca gazetecinin hapse atılması, Kürt aydınlarına, siyasetçilere yönelik aylardır süren antı demokratik saldırı dalgasının bir devamı oldu.
Bir yandan “Kürt gerçeğini tanıyoruz” diye göz boyayan AKP hükümeti, bir yandan da en temel demokratik hak ve özgürlükleri çiğneyerek binlerce insani cezevlerine atarak barış, özgürlük ve demokrasi taleplerini kanla şiddetle bastırmaya çalışmaktadır.
Muhalif görüşlere sahip oldukları için gazetecileri, avukatları, belediye başkanları ve parti yöneticilerini hapse atan, bütün bir Kürt halkına topyekün savaş ilan eden hükümetin bu tutumu savaşın daha da tırmanması; daha fazla kan dökülmesine neden olmakta, hem Türk hem Kürt ailelere yeni evlat acıları getirmektedir.
“Terörle mücadele” denerek, ne hukuk ne insan hakları dinleyen hükümetin bu baskıcı ve katliamcı politikaya artık bir son vermesi gerekmektedir.
Kürt halkının askeri operasyonlara, tutuklamalara ve türlü yöntemlerle uygulanan eziyetlere değil en temel hak ve özgürlüklerinin tanınmasına ihtiyacı vardır.
DİDF olarak, basın özgürlüğü ve insan hakları ile bağdaşmayan, Kürt halkının haklı taleplerini inkar etmek anlamına gelen ve daha fazla kan akmasına yol açan hükümet uygulamalarını şiddetle protesto ediyor; Kürt halkına yönelik antidemokratik bu saldırı kampanyasına karşı, Alman demokratik kamuoyla birlikte Kürt halkı, siyasetçileri ve gazetecilerinin yanında olduğumuzu bildiriyoruz.