Türkiye bir kez daha bombalı terör saldırısıyla sarsıldı. 44 kişinin öldüğü, onlarca kişinin yaralandığı saldırıyı kınıyor; patlamayı gerçekleştirenleri de, izlediği gerilim ve savaş politikalarıyla ülkeyi bu terör atmosferine mahkum eden hükümet politikalarını da lanetliyoruz.
Bu tür terör saldırıları kim tarafından ve hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, sonuçta asıl zararı halk görmekte, barışa-demokrasiye ve özgürlüklere karşı politikalara meşruluk kazandırılmaktadır.
Hükümet temsilcileri, daha önceki saldırılarda olduğu gibi bu sefer de, sanki terör ortamına zemin hazırlayan kendi politikaları değilmiş gibi ikiyüzlüce açıklamalarda bulunuyorlar. Ülke içinde ve dışında izlenen savaş ve çatışma politkasına daha da hız vereceklerini, ‘terörle mücadele” adı altında, zaten ayaklar altına alınan demokrasi, hukuk ve özgürlükleri bütünüyle rafa kaldıracaklarını ilan ediyorlar.
Türkiye’deki demokrasi güçlerinin ifade ettiği gibi, DİDF olarak biz de, hem bu kör terör eylemlerini hem de hükümetin demokrasi-hukuk-özgürlük düşmanı politikalarını kınıyor ve kabul etmiyoruz. Ülkeyi terör ve şiddet sarmalından çıkarmanın yolu, Suriye veya Irak’ta savaşa değil barışa hizmet etmekten; demokrasi ve özgürlüklerin kısıtlanmasından değil genişletilmesinden geçmektedir.
En son Beşiktaş’ta yaşanan bu terör saldırıları ne kadar insanlık dışı ise, son bir yıldır Kürt illerinde halka karşı gerçekleştirilen katliamlar ve savaş konsepti de aynı ölçüde kabul edilemezdir.
Her seferinde o an o bölgede bulunan yurttaşlarımızın canına mal olan bu saldırılar ülkenin içinde bulunduğu kaotik ortamdan beslenmektedir. Suriye ve Irak’taki savaşa müdahil olarak terör çetelerine askeri destek veren politikalar hem bölgeyi hem de bütün ülkeyi istikrarsızlığa sürüklemektedir.
Diğer taraftan saldırının gerçekleştiği andan sonra, kimi yetkililerin sorumsuz açıklamaları; hükümete yakın medyanın attığı manşetler bu saldırının ortaya çıkardığı yıkımdan fırsat çıkarılmak istendiğini göstermektedir.
Kamuoyu ve emekçiler bu tür açıklamalara 10 Ekim katliamından sonra da tanık olmuş. “Bu olaydan sonra oylarımız artıyor” diyen bir başbakanla yönetilmiştir. Saldırıda dökülen kan kurumadan yapılan bu fırsatçı açıklamalar AKP/Saray Hükümetinin, amaçlarına ulaşabilmek veya yönetebilmek için bu menfur saldırıların ortaya çıkardığı korku, güvensizlik ortamını manüple etmeye, bu olayda da Başkanlık sistemine halkı ikna etmenin bir aracı olarak kullanmaya çalıştığını göstermektedir.
DİDF olarak hem terör saldırılarını hem de ülkeyi savaş bataklığına sürükleyen AKP politikalarını bir kez daha kınıyor, teröre de, terörü öne sürerek demokrasiye, barışa, özgürlüklere ve Kürt halkına yönelik baskılara da hayır diyoruz.
DİDF Yönetim Kurulu