Almanya’da ülkeyi yönetenler “krizden çıktık”, “ekonomi iyiye gidiyor” deseler de, emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları sürekli kötüye gidiyor. Yoksulluk ve geçim sıkıntısı artıyor. İşçilerin alım güçleri ve ücretleri düşmeye devam ediyor. Çalışabilenlerin koşulları gün geçtikce ağırlaşıyor. Kiralık işçilik gibi, düşük ücretli ve güvencesiz işlerde adeta bir patlama yaşanıyor. Hükümet ve muhallefet, işsizlik yardımını 5 Euro artırarak adeta işsizlerle alay ediyor. Gençlik içerisinde işsizlerin, meslek yeri bulamayanların oranı her gün artıyor.
Sermaye içerde ve dışarda emekçilere saldırıyor!
Almanya ve Fransa gibi ülkeler, krizin yükünü, diğer ülkelerdeki emekçilerin sırtına yıkmak için de çabalarını sürdürüyor. “Euro’yu kurtarma” adı altında Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve Doğu Avrupa ülkelerindeki emekçi kardeşlerimize; emeklilik yaşının yükseltilmesinden, özelleştirmelerin yaygınlaştırılmasına; ücretlerin düşürülmesinden, kamuda çalışan işçilerin sayısının azaltılmasına kadar bir çok uygulama dayatılıyor! Bu ülkelerdeki emekçilerin hak kayıpları, sadece onların değil sonuçta bizlerin kaybı oluyor. Bu kabul edilemez!
Sermaye bayram ediyor!
Alman sermayesi krizden en karlı çıkan ülkelerin başında geliyor. 2010 yılında 30 büyük şirketin karı yüzde 117 büyüyerek 59 Milyar Euro’ya ulaştı. 2011’de ise bu rakamın 72,7 Milyara ulaşması bekleniyor. Sermayenin basın organı Handelsblat bile, ‘Dünyanın hiç bir yerinde işverenlerin karları bu kadar artmıyor’ tespitini yapmak zorunda kaldı. VW (24 Milyar), Mersedes (17 Milyar), Simens (13 Milyar) gibi tekellerin ellerindeki nakit para rezervleri olaganüstü arttı. Yani kriz işçilere, emekçilere işsizlik yoksulluk; işverenlere ise bol kar ve lüks hayat getiriyor. Bu adaletsiz düzeni kabul etmek mümkün değildir.
Bütün dünyada emekçiler ayağa kalkıyor!
Emekçilerin giderek artan sorunları ve yaşanan haksızlıklar, dünyanın birçok yerinde haklı bir isyan ve tepkiyi de beraberinde getiriyor. Tunus, Mısır ve diğer Arap hakları iş, özgürlük ve demokrasi için ‘yeter artık’ diyorlar. Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya, İngiltere, Belçika ve daha Avrupa’nın bir çok ülkesinde emekçiler ‘ekonomiyi kurtarma paketi’ adı altında halka reva görülen kemer sıkma poltikalarına karşı eylemler, grevler yapıyorlar. İzlandalı emekçiler bankaların zararının halka ödetilmesine ‘hayır’ diyorlar.
Almanya’da da insanca ücret, çalışma koşulları, iş güvencesi ve sosyal hakların korunması için emekçiler talep ve tepkilerini dile getiriyorlar. Yüzbinlerce insan atom santrallerine, çevrenin tahrip edilmesine karşı sokaklara dökülüyor.
Birlikte mücadeleyi güçlendirelim!
Bütün bu sorunlar gelişmeler, biz göçmen kökenli emekçileri, gençleri ve kadınları da doğrudan ilgilendiriyor. Çalışma ve yaşam koşullarımızın düzelmesi için bu tablo karşısında sadece şikayetçi olmak yetmiyor; ancak sesimizi çıkarır; aynı sorunu yaşayan yerli hakla birlikte elele verip mücadele edersek bu tabloyu değiştirebiliriz.
Biz emekçileri Müslüman-Hıristiyan, Türk-Alman vb. diye bölen poltikalara karşı çıkmazsak; aynı kaderi aynı hayatı ve aynı sorunları paylaştığımız yerli halkla elele vermezsek bundan en çok zarar görecek olanlar yine bizler olacağız.
Bu yüzden; işçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs vesilesiyle bütün dünya emekçileriyle dayanışma mesajları vermek; insanın ve doğanın sömürüsüne dur demek için, çalıştığımız işyerlerinden, oturduğumuz semtlerden, öğrenim gördüğümüz birimlerden yerli ve göçmen kökenli işçiler, gençler, kadınlar olarak hep birlikte 1 Mayıs’da gösterilere katılalım! Teleplerimizi haykıralım!
1 Yasal asgari ücret!
2 Eşit işe eşit ücret! Kiralık işçilik yasaklansın!
3 Çalışma saatleri tam ücret ve personel karşılığı düşürülsün!
4 Gençlere yeni iş ve meslek eğitim yerleri açılsın!
5 Eğitimde tam şans eşittliği getirilsin!
DIDF